Saturday, September 1

this and that and the diary

tgif çığlıklarıyla başlattığımız akşam, yorgunluk ve yaşlılık peşimizi bırakmayınca pek uzun süremedi. ben ki zamanında gece yaşayan bir insan olduğumu simgelesin diye vücuduna yarasa dövdürmüş bir insanım; bu gece erkenden sızmalar sabah erkenden kalkmalar kanıma dokunuyor. vücudum da bi acaipleşti, damağımda sebebinin boğazımdan yukarı doğru çıktığı hissi veren birtakım mikroplar olduğunu düşündüğüm bir yara var. zaten bu ara nezaman uyuyakalsam, uyandığımda kendimi soğuk soğuk terlemiş ve boğazı şişmiş buluyorum. rabbimden bünyemin bu yeni hayat düzenine bir an önce alışmasını talep ediyorum.

hayatını dışarda yaşayan insanları anlamakta zorlanıyorum. yani gençtik hızlıydık bi dönem biz de öyle yaşadık ama artık 25 yaşına gelip de çeyrek asırlık insan olunca, götüm kadar bir cafede oturup içki içmekten daha farklı keyifleri olmalı insanın. belki de olmamalı, ya da onlar öyle mutluysa bana ne, ama ben içinde huzur bulduğum bir ev döşeyip kendimi oraya kapatmayı tercih ediyorum-edeceğim.

biri bizi gözetliyor yeniden başlıyormuş. insan psikolojisi adına kaçırılmayacak bir eser aslında concept olarak, ancak herşeyi gündüz yayınında kadın programı konukları formatına çeviren türk televizyonculuğu zevkimin içine sıçıyor. ayırca burdan yapımcılara sesleniyorum, aynı bbg formatında, adı "biri bizi cezalandırıyor" olan sado mazo bir pornonun vakti geldi.

rüyamda sevgilime asılan bi kız vardı, nezaman gitsem etrafında buluyorum falan, aralarında birşey yok gerçi ama ben sonunda kızın ağzını yüzünü dağıtıyorum. çok garipti, gerçek gibiydi, birini gerçek hayata dövsem o hissi alırım gibi hissettim.

bir zamanlar pek sevdiğimiz bir parça vardı, skunk anansie-secretly. siiikrıııtttliiiii derdi nakaratında, ama siiiktiiiir giiiiit daha çok uyuyordu. hey gidi günler.

deli gibi kahvaltı edesim, banyo yapıp kremlenesim, akşama da tabu partisi veresim var. olur mu olur.

No comments: