Tuesday, March 2

yüzleşme

vogue türkiyenin 142. sayfasında, 'yüzleşme' adı altında yayınlanan ve derginin genel konseptine pek oturtamadığım bir köşe var. ilk sayıda nil karaibrahimgil, "feminist ve güçlü kadın ayakları çekerken iyiydi gittin sen de evlendin işte bu kadar ikiyüzlüsün" çemkiriklerine cevap niteliğinde bir yazı yazmış, ki hürriyetteki köşesini bir kaç kez okumuş biri olarak söylüyorum kapasitesinin oldukça üzerinde yazmış. "Kendinden tutarlılık bekleyen insan çok yorulur. Kanımca, sözünde durmak erdemdir, durduğun yerde durmak ölümdür" lafıyla özetlenebilecek bir cevap vermiş kendine yöneltilen eleştirilere. ama benim en çok hoşuma giden kısım, 'özgür kadın = erkeksiz kadın' önermesine karşı çıktığı şu satırlar oldu:

Bir insanın ekonomisi, onun ne ile yönettiğine ve yönetildiğine karar veriyor. Eğer, benim kendi dünyamın ekonomisi iyiyse, kendi sermayesini üretiyorsa, yetiyorsa, güçlüyüm. Özgürüm. Ne yaşıyorsam, kendim seçiyorum. İki insanı en yakın yapan şey, paylaşmaksa; daha da yakın yapan şey bu paylaşımın mecburiyetten olmaması. Kadının omurgasını dik yapan şey, kazancı. Güzelleştiren, cesaretlendiren, çoğaltan şey, erkeği.


nil karaibrahimgilin ekonomik açıdan yaklaştığı bu 'birey olma' duygusu, aslında her şeyin temelinde yatan duygu işte. dolayısıyla 'ben' olma peşindeki her kadına feminist damgası vurmak işin kolayına kaçmak oluyor biraz. savunma mekanizmasını anlayabiliyorum, kendisine ihtiyaç duyulmayan erkeğin sinirini de. ama o da şunu anlasa: kadın "benim erkeğe ihtiyacım yok!" demiyor. diyor ki "önce 'ben' olayım, sensiz olayım onu. sana ihtiyacım 'ben' olmak için değil; 'biz' olmak için olsun". inan böylesi daha güzel, tanısan sen de seversin.

19 comments:

varol döken said...

nil karaibrahimgil'i güzelleştiren şey erkeği değil genleri... ya da şöyle diyelim erkeğindeki kasıt babası...

özgür kadın, özgür erkek diye bir şey yok, özgür insan var ama onun da sadece lafta adı var... özgürlük seçim yapabilmekse nil de seçimini mevcut alternatifler üzerinden yapmıştır...

ha bir de nil tutarlılığını evlenince değil madonna olmak istiyorum dedikten sonra çıktığı beylikdüzü halk konserinde yitirmiştir zaten!

Kasux said...

sen daha güzel söylemişin bee

M.T said...

olay ne nil'in abarttığı kadar, ne de filin kulakları kadar(kulakları diyorum anlayan anladı) büyük. nil'in söylediğine göre erkeksiz kadın; çirkin, cesaretsiz ve az mı yani? ''erkeksiz'' yaparım diyen kadınlar, aralarında neden hep erkek muhabbeti yapar bir de bunları açıklasınlar. sex and the city'den alıntılara karnımız tok artık.

various artists said...

kendimi tutamayacağım. şu son yorumu yapabilmek için yazıyı okumamış, sadece "feminizm" kısımlarını görmüş olmak gerek. ki üstüne bir de feminizmin ne demek olduğunu bilmemek gerek. bu sebeple de eleştiriyi detaylandırmaya gerek yok.

ilk yoruma gelince de Nil konusunda dökeceğiniz varmış dökmüşsünüz ama yazının ana fikri Nil değil onu kaçırmışsınız.

bana noluyo diye soruyorum kendime ben de şu an ama söylediğim gibi tutamadım sadece. bu konu açıldığında self-controlü yitiriyorum, dertliyim :P

M.T said...

@various artists
kronik hastalık; self-control kaybına değinmemişim. bir de o vardı tabi. hatırlattıın için saol;)

Unknown said...

çok guzel kitlelere hitap edecek bir konuşma ama bence saçma, kendini daha önce etiketlemişti şimdi değişen durmunu bunla eşlemeye çalışmış.

semioticus (shelbyl) said...

Nil Karaibrahimgil'in feminizmi "pilav yapmamak"tan ibarettir, uzerine o kadar misyon yukleyenler kabahatlidir, Nil degil.

Mesela baksan CHP Kadin Kollari'nin hepsi feminist; ama benden daha ataerkil yorumlar yaparlar.

Feminizm "cocuk da yaparim kariyer de" boyutundan cikip "istedigimi yaparim" boyutuna gecmeden de zerre yol gidilmez.

varol döken said...

vdgrl bize manga yazsana yazsana yazsana ooo...

sen de söyle piri gel çekinme, siktir et baharı sen asıl örovizyon yayınlanınca gör blogdaki şenliği...

vdgrl buraya 3'lü çektir manga'ya...

oleyyy oleyyy oleyyy...

Life All Mine said...

hislere tercüman oluşlar.

tmca said...

"Kendinden tutarlılık bekleyen insan çok yorulur. Kanımca, sözünde durmak erdemdir, durduğun yerde durmak ölümdür"

varol döken said...

seneye erovizyona şiirle katılmaya karar verdim... benim blogum olmadığından yorumlarda destekleyin... söz lan birinci olcam... şiirim de şu:

mr. and mrs. smith
i know you
from the books
but now i see you
from where i look
to be honest
i must say
fuck you
now let's say together
fuck you
oh yeah
come on
one more time
fuck you
mr. smith
never go to school again
fuck you
mrs. smith
please be a fool again
hello europe
fuck your votes
hello sweden
your mind is frozen
hello bulgaria
you have distopia
hello france
you hate immigrants
hello spain
bulls will give one day a big pain
hello netherlands
be neverlands
hello ireland
your women are coming from uglyland
hello turkey
hello papa
hello mama
haydi hoppa (şiirin burasında dansöz girer kanon eşliğinde göbek atarız)

şiir: varol döken
dansöz: ajanedoe (bilmem ki bu dansı bana lütfeder mi?
ingilizce düzelti:vdgrl
sponsor: canon

Acme said...

çok kıt bi mantık değil mi lan bu.
yani bu sistem içinde birey olmayı ekonomizme indirgemek özgürlük müdür? ataerkil ilişkilere karşı olmanın karşılığı olarak kodlanan modern kadın özgür müdür?
ekonomik bağımsızlık = özgürlük?

ataerkil ilişkilerle açıklanıldığı sanılan bu mesele anca bizim gibi az gelişmiş ülkelerde bu sonucu verir ki ona da bağımsızlık denemez. böyle birey olanlar auschwitz görüntülerindeki tellerin arkasından bakan saf-insan, aşırı-insan, cinsiyet vs her türlü kimlikten arınmış insanların tersyüzü gibi gözükmüyo mu? nil karaibrahimgil baya cinsiyetsiz gibi değil mi? yani özgürlük kazanılırken böyle bi kayıp nasıl gözden kaçırılıyo?
böyle bi kadınla beraber olan erkek daha da garip?

bu türden modern yada posmodern ilişki mantığı her zaman hüsranı belirtmez mi. ya da bu sadece fantazi değil midir en güzel örneği romantik komediler. gerçek olmadığını biliyorum ama yine de...

ya da ben nil karaibrahimgile bakınca aklıma bobby peru geliyo direkt:D:D "say fuck me"
evde sevgilisine yalvaran bi tip diye düşünüyorum, ya da sadece kadınlar için değil, bütün ceolar iktidarsız gözükmüyo mu?

bunu da benlik kurmak için size ihtiyacımız olmadığı fikrine katlanamayan adamın acı haykırışları olarak görmeyiniz nolur. olmaya çalıştığınız şey "kadın" değil. kaldi ki kadın erkeğin sinthomudur. öyle denyo bi "saldırı" da bulunmak kelalaka olurdu biz olmazsak siz de olmazsınız. burda bize de iş düşmekte tabi olay kaşları alan metroseksüel erkeğe karşı olmaktan ibaret sanılıyür.
bi de judith butler öneririm nil hanıma. klasik feminizm öldü la. ayrıyeten 5 mart kutlu olsun.
ehzhe neyse gene uzun oldu af buyrunuz.

voodoo girl said...

yorum uzun olsun o problem değil de, ben şu cümleye takıldım: "olmaya çalıştığınız şey 'kadın' değil".
nasıl yani?

Can said...

Ben katılıyorum bu fikre. Bu farkları anlamak için ya karşı cinse mensup olmak gerekli ya da benzer bir hikayeyi gözlemlemek.

Gücün bugünkü tanımı ekonomi üzerinden yapılıyorsa, kadını ikinci plana atan bir toplumda bu bakış açısının yadırganması normaldir. İnsanlara birey olarak bakmak gerekli. Herkes güçlü olmaya ihtiyaç duyar. Erkeğin her zaman başaracağına inancı tam olan, kadınların eğitimden iş hayatına önüne set çeken, bu engelleri aşmaya zorlayan bir toplumda kadının bunu istemesi son derece mantıklı.

Benim annem 10 yaşına kadar hatırladığımdan çok daha mutlu, çok daha güzel şu anda. Birşeyleri hem kendine hem de başkalarına kanıtlamanın getirdiği rahatlamanın etkisi olduğunu düşünüyorum.

Camdan dışarı kafayı uzatıp havanın nasıl olduğunu anlamaya benzemiyor bu iş. Erkeklerin egolarından biraz vazgeçmesi gerekli; bizim penceremizden anlaşılması kolay bir şey değil bu. Çünkü hala seks yapan kıza "kaşar", erkeğe "aslanım" deniyor buralarda. Biraz rahat bırakmak lazım.

Acme said...

yeni gördüm de. vay be 500 izleyicin var madem gençliğin idolüsün açıklamaya çalışim o zaman ehzhahe. öhem neyse bu tartışmada 4 tür rol var. birisi bilimsel, diğeri geleneksel, birisi modern veya postmodern, diğeri de "ne bu işler a.k yaa boş boş". bence olayı anlamak için hiçbi rolü sahiplenmeden bütün olayı askıya alarak yapılan yöntem. ben 4le 5 arası bi yerdeyim herhalde. bence asıl istenilen gelenekselliğe dönüş.en güzeli oydu çünkü neyse.
öeee şimdi "kadın değil" deyince nedense herkeste nesnel bi düşünce oluyo hatta lacanın "kadın diye bir şey yoktur" mevzuuundaki gibi. al memesi var bacaaaa var götü var diye düşünmeyiniz olgusal bişey di mi kadın. mesela taciz, tecavüz vs her türlü hadisede bile kadın memeden götten fazlası olduğu için olmaz mı sanılanın aksine? aslında bu tür şeyler kadınların (öyle de bi genellerim ki..) olağan fantazileri değil midir zaten? amma işte bu fantazi gerçeklikte karşılaşınca neden iğrenç gelir?
erkek içinde aynı hadiseler geçerli değil mi olduğumuzdan fazlası olunca erkek oluruz.
diğer bi mesele bunların doğallıkları. burda en önemli hadise bu kimliklere bağlanırken bilinçsizce bağlanmamız gerekir. bu işin en süpersonik noktası da bu bence. çünkü bunu bilinçli bi gayeyle yaparsan bu insanın üstünde gayet itici duruyo ki hemen farkediliyo.
her neyse özetle bunlar birer kimlik ve biz de onlara kendimizle, yani bilincimiz dışında bi mesafe koyup aile ya da toplum içinde kodlanıp yaşamaya başlayan erkek ya da kadın oluruz.
"sadece insan olarak bakın" dediğin şey demokrasi denilen şeyin uydurması olan birey ideali olmasın sakın. ki o da pek insani değil aslen.

Bi de tartışma 2 yönlü genelde. ya modern bilimciler var işte her şey üreme için yapılıyo. Ya da postmodern kızlar var biz özgürüz diyen. Yani geleneksellik zaten çağdışı bi olay. Öeeğğğğğ dimi. eeee o zaman bunlara bi bakalım:

Acme said...

(karakter sınırını zorlamışız ben de ikiye böldüm. böyle devam edin)

(...)
#Bilimselcilik
ilki bilişselciler ya da beyin bilimciler her ay pazar eklerinde ya da dergi habeleri gibi işte "geniş omuzluysan ilkel zamanlarda iyi avcılar atletik olurdu. dişi primatlar üremek için onları seçerdi modern çağda da bu beyindeki memlerde(hayatın yeniden üretimini sağlayan bilgilerden oluşan kodlar, şu meşhur richard dawkins in şeysi) kodlanan bilgiye göre seçiliyor." ya da daha bilimseli, burada bi adım daha atıp şey demeye üşeniyolar, hayvan gibi ürüyoruz a.k gerisi hikaye.
bunu tavsip etmiyoruz ama bu tartışma alanı dışında yani 3 okka ete indirgenmek ya da ruhsuz organik makineler olduğumuzu bilmek daha sıkıcı.
bunların doğallıkları meselesini de açıklarsam asıl mevzuya gelicem.("bi gelemedin a.k!!" bi dur hayatım izah edicem dinle) bu "doğal" ilişkiler gerçek ilişkilerin sonucu oluşmuş üstyapılardır. ama biz onları gizemlileştirip doğallıştırırız.
yani bugün homofobi doğaldır diyolar. hayır doğal değildir baya icattır ve genel kadın erkek olgusuna göre bozukluktur ama bu olguları kabul ettiğimiz ölçüde tabi. kabul görüp onaylanırsa doğal olur. ama bu kabul bilinçle olmaz, yabancılaşmayla olur. mesela homoseksüelliğin normal olduğunu iddia edenler mesela biraz hassas erkeklerden hoşlanır mı acaba? bu onlara bile itici gelmez mi? fantazilerinde böyle biriyle birlikte olduğunu düşünebilir mi mesela?
benim gibi yobazlar da şurada yanılıyolar. erkeksi davranışlarımız ne kadar doğalsa onların ibnelikleri de o kadar doğal. erkek formunda bu tür hareketler kabul görmesin diye yani malum bu da insanlığın icadından beri varolan bi mevzu o zamandan beri kabullenilmemesinin sebebi türümğ devam ettirmeme yaramıyordur?
#Nilkaraibrahimgilcilik
ki burda en popüleri ya da saçma olanı diğer ikisinin karışımı olan bi düşünce.aslında hepsi birbirinin sentezi dimi. neyse sen tam olarak öyle olmasan da ona yakınsın velakin umut var bence:). ama burada nil karaibrahimgil ve gıyabında bu kafadaki arkadaşlar şöyle düşünüyolar. kadın ve erkek doğaldır ama biz genel kabulleri reddiyoruz yeni bi kadın kimliği yaratmak istiyoruz bağımsız, hür, eşit.
ama o bahsettiğiniz şey ayrı bi cinsiyet işte kadın dedimizde akla gelen şey o değildir. zira bunlar kötülük ve ilkellikten çıkmanın formülü gibi sunulsa da evet olumludur ama aynı zamanda götürüleri ve açmazları var. en basitinden bi gerikafalı olarak bu kimlikler tonlarca yılın ürünü ve unutmayınki bu kötülükler zaten kadınların en olağan fantazileridir. sadece uygulamaya geçince sizi rahatsız ediyo. kaldıki bunların hepsi üretim ilişkilerinin sonucu değil midir. velhasıl bunlar aynı zeminde tartışılamaz bile. çünkü birine baktığımız yerden diğerini göremiyoruz..
gene kusura bakma gene uzun oldu ya.. ama asıl hedefim seni kör etmek nehzhahe!!

Acme said...

(karakter sınırını zorlamışız da ikiye böldüm ben de. burdan devam edin)

(...)
#Bilimselcilik
ilki bilişselciler ya da beyin bilimciler her ay pazar eklerinde ya da dergi habeleri gibi işte "geniş omuzluysan ilkel zamanlarda iyi avcılar atletik olurdu. dişi primatlar üremek için onları seçerdi modern çağda da bu beyindeki memlerde(hayatın yeniden üretimini sağlayan bilgilerden oluşan kodlar, şu meşhur richard dawkins in şeysi) kodlanan bilgiye göre seçiliyor." ya da daha bilimseli, burada bi adım daha atıp şey demeye üşeniyolar, hayvan gibi ürüyoruz a.k gerisi hikaye.
bunu tavsip etmiyoruz ama bu tartışma alanı dışında yani 3 okka ete indirgenmek ya da ruhsuz organik makineler olduğumuzu bilmek daha sıkıcı.
bunların doğallıkları meselesini de açıklarsam asıl mevzuya gelicem.("bi gelemedin a.k!!" bi dur hayatım izah edicem dinle) bu "doğal" ilişkiler gerçek ilişkilerin sonucu oluşmuş üstyapılardır. ama biz onları gizemlileştirip doğallıştırırız.
yani bugün homofobi doğaldır diyolar. hayır doğal değildir baya icattır ve genel kadın erkek olgusuna göre bozukluktur ama bu olguları kabul ettiğimiz ölçüde tabi. kabul görüp onaylanırsa doğal olur. ama bu kabul bilinçle olmaz, yabancılaşmayla olur. mesela homoseksüelliğin normal olduğunu iddia edenler mesela biraz hassas erkeklerden hoşlanır mı acaba? bu onlara bile itici gelmez mi? fantazilerinde böyle biriyle birlikte olduğunu düşünebilir mi mesela?
benim gibi yobazlar da şurada yanılıyolar. erkeksi davranışlarımız ne kadar doğalsa onların ibnelikleri de o kadar doğal. erkek formunda bu tür hareketler kabul görmesin diye yani malum bu da insanlığın icadından beri varolan bi mevzu o zamandan beri kabullenilmemesinin sebebi türümğ devam ettirmeme yaramıyordur?
#Nilkaraibrahimgilcilik
ki burda en popüleri ya da saçma olanı diğer ikisinin karışımı olan bi düşünce.aslında hepsi birbirinin sentezi dimi. neyse sen tam olarak öyle olmasan da ona yakınsın velakin umut var bence:). ama burada nil karaibrahimgil ve gıyabında bu kafadaki arkadaşlar şöyle düşünüyolar. kadın ve erkek doğaldır ama biz genel kabulleri reddiyoruz yeni bi kadın kimliği yaratmak istiyoruz bağımsız, hür, eşit.
ama o bahsettiğiniz şey ayrı bi cinsiyet işte kadın dedimizde akla gelen şey o değildir. zira bunlar kötülük ve ilkellikten çıkmanın formülü gibi sunulsa da evet olumludur ama aynı zamanda götürüleri ve açmazları var. en basitinden bi gerikafalı olarak bu kimlikler tonlarca yılın ürünü ve unutmayınki bu kötülükler zaten kadınların en olağan fantazileridir. sadece uygulamaya geçince sizi rahatsız ediyo. kaldıki bunların hepsi üretim ilişkilerinin sonucu değil midir. velhasıl bunlar aynı zeminde tartışılamaz bile. çünkü birine baktığımız yerden diğerini göremiyoruz..
gene kusura bakma gene uzun oldu ya.. ama asıl hedefim seni kör etmek nehzhahe!!

voodoo girl said...

herhangi bir çemkirme amacı gütmeden, cidden ne demek istediğini anlamak için sormuştum ilk soruyu. ama takdir edersin ki "vay be 500 izleyicin var madem gençliğin idolüsün açıklamaya çalışim o zaman ehzhahe" gibi bir tavırla başlarsa o cevap, okumam. okuyan olmuşsa ve yazılanlarda bir cevap hakkı doğduysa isteyen cevap verebilir.

Acme said...

takdir ettim gerçekten çünkü ikinci kısmını 2 kere göndermişim okumadığın için silmemişsin.. (gülmiyim kızıyosun)

ama yanlış anlamışsın yahu cidden çemkirme amaçlı sorduğunu düşünsem o kadar detaylı anlatmazdım. "sen" sorduğun için "sana" yanıt vermek istedim.
daha önce hiç izleyici şeysine dikkat etmemiştim garip geldi o sebepten demiştim onu.