Friday, August 13

öğretmenlik çok rerörerö


ilkokuldayken "büyüyünce ne olacaksın?" sorularına yalandan değil anneme özenerek "öğretmen" dediğim günden sonra düşüncelerim değişmeyince, lisede matematiğe kafam basıyor olmasına rağmen dil seçmekte ısrarcı olmuş ve sırf ingilizce öğretmeni olabilmek için üniversitede dil bilimi bölümünde okumuştum. malum eskiden öğretmenlik çok saygı duyulan bir meslekmiş ancak zamanla, kanımca büyük ölçüde "hiçbir şey olamazsam öğretmen olurum"cuların eseri olarak, pek kaale alınmayan ama her ortamda "öğretmenlik de kolay yeaa, zaten kadın için ideal meslek" replikleriyle karşılanan bir meslek haline geldi. neresi kolay arkadaşım? işbu yazıyı yazma sebebim bu düşünceye sahip olanlara -elbette kendi contextimi baz alarak- çemkirmektir, baştan söylüyorum.

öğretmenliğin 'kebap iş' olarak addedilmesinin ana sebeplerinden biri erken biten mesai saati. benim şu an okuldan en geç çıktığım saat 16.30, sınav günleri 17.15. yalnız insanların anlayamadığı şey, okuldan çıktığım an işimin bitmiyor olması. mutlaka okunacak kağıtlar, ertesi güne hazırlanacak dersler, kontrol edilecek ödevler vs oluyor. dolayısıyla iş yeri sınırlarından çıkıyor olmak işiniz bitti demek değil. ikinci sebep "amma çok tatiliniz var yeaa". benim şahsen yazın 1 ay tatilim var, dolayısıyla tüm öğretmenleri devlet okulundakiler gibi 3 ay tatil yapıyor zannetme işini bir bırakalım. insanlarda öğrenciler tatile çıktığı an hocalar da tatile gidiyor gibi bir anlayış var, onu da bırakalım. yıllık izni genelde 1 ya da 2 hafta olan insanlar için elbette 4 hafta uzun bir süre, ve bizim okul dönemi içinde de farklı tatillerimiz oluyor evet ama işin psikolojik yüküne bakıldığında "ooh amma tatil yaptınız"lık bir durum yok.

herkesin işi zor bittabi, en klişe söylemle iş kolay bir şey olsaydı üzerine para vermezlerdi. yalnız sadece fiziksel koşullara bakarak öğretmenliğe kolay meslek demek biraz ayıp etmek oluyor. ben, hayatımda kötü ne olmuş olursa olsun her gün o sınıfa güler yüzle girmek zorundayım. hafta içi içkiyi biraz fazla kaçırıp hangover halde ofise gitme, kahvelere gömülüp bilgisayarın başından kalkmama gibi bir lüksüm yok. ben işimi kötü yaparsam birkaç hesap karıştığı için patronumdan azar yeme derecesinde değil, bir insanın hayatıyla oynama derecesinde hata yapmış oluyorum. 18 yaşında, üniversiteye yeni başlamış, karakterini yeni yeni oturtan çocuklara ister istemez rol model olma durumundayım. sayı-harf-hesap değil uğraştığım şeyler, insanla uğraşıyorum. eve iş getirmek sadece laptop başında saatlerce yazı yazmak değil benim için, çocukların tüm sorunlarını da 7/24 beynimde taşıyorum. hayatınızda çok idealist öğretmenler görmemiş, böyle deneyimler yaşamamış, etrafınızdaki öğretmenlerden bu söylediklerimin aksini duymuş olabilirsiniz; yalnız ben birilerine bir şey öğretmenin bir insana verdiği gücün ve yüklediği sorumluluğunun farkında olan bir öğretmen olarak "öğretmenlik de kebap iş yeaa" lafını artık duymak istemiyorum.   

28 comments:

NoktasizvirguL said...

"iş kolay bir şey olsaydı üzerine para vermezlerdi" demişsin. birisi çıkıp vermiyorlar zaten diyebilir. Çünkü gerçekten öğretmenlere pek fazla maaş verilmiyor çağımızda, bu da başka bir nedendir "öğretmenlik kebab yaaa"cılık için.

Hangi özel üniversitenin hazılığında hocasın tam olarak çözemedim halen :) Elimde bilkent ve başkent var. Bir gün bir yerden açık vereceksin :D

gürültü said...

ahh ne güzel yazmışsın. ben de şimdi bir öğretmen adayıyım ve bu lafları duymaktan çok sıkıldım

underdog said...

"kadınlar için ideal meslek" hatunlar bile inandırmışlar bunu kendilerine. sırf bu yüzden mesleğini bırakıp (götü yemeyip diyelim) yarım yamalak ingilizcesiyle sözleşmeli öğretmenlik yapıp çocukların hayatını siken arkadaşlarım var benim. ha birde evine ziyarete gittiğimde sınav kağıtları okuduğu için bana sadece "meraba" diyebilen bir ablam, orası da ayrı. hakkaten çok kolay meslek!

bellatrix said...

öğretmen değilim, olmayı da hiç düşünmedim ama çok haklısın. özellikle de şu "ben, hayatımda kötü ne olmuş olursa olsun her gün o sınıfa güler yüzle girmek zorundayım" lafın...

o zaman sana bir şey gndermeliyim, okumanı dilerim:
http://bellatrixbegins.blogspot.com/2010/07/ben-ogretmen-degilim.html

Muratonovic said...

kizmayin Hocaanim..

aycan said...

ya o değilde, bu öğretmenlikte cidden çok kolay meslek ya..ehe ehe ehe. nası çok şakacıyım dimi

onur said...

1) "Hangover" vaziyetinde hiçbir işe gidilmez! Gidilirse de öğretmenlik mesleğinde ne kadar gidilebilirse o kadar gidilebilir!

2) "Az para verilen her iş kolaydır" çıkarımı çok yanlış. Mesela ben inşaatta çalışan işçilere günlük 50 TL veriyorum yemek,yol vs. dahil... Sıkıysa 35 derece sıcakta 8-10 saat kazma kürek sallayın bakalım?

3) Bir defasında çarşamba akşamı işe gidip c.tesi sabah dönmüştüm. Eğer öğretmenden sayılırlarsa platon, öklid ne bileyim da vinci filan hariç hiçbir öğretmenin böyle bir deneyim yaşadığını sanmıyorum (barda sabahlamak sayılmaz!).

4) 1 ay gayet yeterli, çoğu işkoluna göre "fazla" bir tatil.

5) İnsanla uğraşan tek işkolu öğretmenlik değil...

6) Tüm bunları "ilkokul öğretmenimim bana verdiği en önemli şey okuma sevgisidir, eline, diline sağlık" diyen; çifte mastırlı ve "kadınlar için öğretmenliğin çok ballı bir meslek" olduğuna inanan biri olarak yazıyorum.

gia said...

annemin ve babamın öğretmen olması, benim öğretmen adayı olmam bu yazıyı çok sevmemi biraz etkiledi. ama sadece biraz. çok sevdim; çünkü doğru ve gerekli.

i am not your freud said...

kız haklı beyler

voodoo girl said...

onur,

1. ofis işi yapıyorsan, bütün gün bilgisayar başındaysan vs hangover işe gidersin, elbette götün çatlar ama bir şekilde kotarma şansın olur. benim o halde ders anlatma gibi bir şansım yok.

3. bu tip çıkışlar yersiz. ben bu yazıyı "öğretmenlik en zor meslek, diğer tüm mesleklerin de amına kor" demek için mi yazdım? ben diğer işlere kolay demiyorum; öğretmenlik kolay değil diyorum.

4. "elbette 4 hafta uzun bir süre" yazan ben değil miyim?

5. ben "insanla uğraşan tek meslek öğretmenliktir" mi dedim? tekrar söylüyorum, ben "öğretmenlik en zor meslek" önermesi yapmak için yazmadım bu yazıyı. en ufak şeyde muhalefet yapmadan önce yazının ana fikrini anlayalım lütfen.

Başak Ağın said...

okuduğunu anlamadan karşı çıkan ne yazık ki kendi kendinin öğretmeni olamamıştır onur bey. çift masterlı olmanız da meslekleri kadın-erkek diye ayırmanızı engellememiş gördüğüm kadarıyla.

ben bu yazının altına imza atar, bir de ciltletirim. meslekleri de hayatın her alanı gibi "genderized" hale getirenlerin kafasına kafasına vururum o ciltlen. iyi günner.

bride from istanbul said...

çok güzel özetlemişsin yazını çok beğendim. evet öğretmen olmak her meslek kadar zor ama iyi öğretmen olmak çok çok zor ve yorucu. zaten bir kaç tane yorum okudum, işte belli ki bazılarının bundan katiyen haberi yok,

October Swimmer said...

Tüm sülalem(cidden) öğretmen lerden oluşuyor, babamdan ablamdan biliyorum mesleğin zorluğunu, hatta cuma sabahı işe gidip, bu sabah(kesintisiz, evet) işten çıkan biri olarak, bu halimle bile hak veriyorum mesleğinin zorluğuna

ama,

şimdi tamam, haziranda çocuklar tatile çıkınca siz de çıkmıyorsunuz, lakin temmuz başına kadar devam eden seminer mevzusu oldukça dandik, çoğu okulda ancak yarım gün sürüyor. hani tatil değil de sanki tatile hazırlık gibi. Ayrıca temmuz ve ağustosta tatil olur öğretmenlere normalde, neden 4 hafta seninki?

ben tatilinde kaldım olayın, hasetimden uzatıyorum :D

voodoo girl said...

üniversitede çalışıyorum ben, bizim tatiller-iş yükü vs farklı dolayısıyla. yaz aylarında seminer falan yok yani, yaz okulu var.

October Swimmer said...

...ve tokat gibi bir cevap geliyor.

skywalkertrance said...

İdealist bir öğretmen olduğundan dolayı teşekkür ediyorum. Yalnız...
Yazında ortalamada olanı değilde kendi yaptıklarını yazmışsın haliyle. Senin yaptığın öğretmenlik zor. Benim çevremden duyduklarım hiçte senin anlattığın gibi değil. (Hani tivitırda demiştim.)

Sui misal emsal olmaz ama Türkiye ortalamasına bakıldığında bu işin senin anlattığın kadar olmadığını ikimizde gayet iyi biliyoruz. Bununla "öğretmenlik kolay meslektir" saptaması yapmıyorum. Sadece sen idealist olduğun için ki; iyi ki öylesin; kendini ortalamanın üzerinde zorluyorsun gibi geliyor bana. Tekrar ediyorum iyi ki böylesin ve umarım bütün idealistler mesleğin kaşarlık döneminde de böyle kalabilirler.

Maaş, ikramiye...vs. olayına girmiyorum bile. Ülkede hak ettiğinden çok daha fazlasını alıp, sadece göt büyüten bu kadar insan varken öğretmenlere sıra gelmez. Hergün sayısız CAHİL memurla muhattap olan biri olarak söylüyorum bunu da.

bellatrix said...

Her mesleğin sallabaşıalmaaşı'cısı var. Özel sektörde de var, devlette de var ama kabul etmek gerekir ki bir biyologdan, doktordan, endüstri mühendisinden, işletmeciden daha "kolaycı" addediliveriliyor öğretmen. Niyeyse. Daha okuldayken burun kıvırılmaya başlanıyor eğitim fakültesine; yalan mı? En azından Boğaziçi'nde öyleydi.

Ona bakarak "sen idealistsin yerin ayrı ama böyle de bir şey var" denmemeli bence. İdealistlik normal olan olmalı, öyle konuşulmalı. Şu andan itibaren mesela.

some kind of monster said...

çok anlamsız olmuş.
ne yapmalıyız, alkışlamalı mı, acımalı mı, hayran mı kalmalı?
o zaman bir önerme benden.
hiç bir öğretmen hakkıyla sevişemiyormuş muş muş.
hadi bunu da savun.
ne gerek varsa :) ?

skywalkertrance said...

@bellatrix

"İdealistlik normal olan olmalı" kendi başına idealist bir cümledir ve kendi içinde çelişkilidir. Herkes idealist olsa, idealist diye bir kavram olur mu? Ütopik düşüncelerden sıyrılın bence.

Bilmem farkında mısınız? Ben olması gerekeni değil olanı yazıyorum, tartışıyorum. Şu durumda bunu söylemeniz biraz garip, hiç kusura bakmayın ama gayet komik olmuş.

Örtmenimize idealizmi için teşekkür etmiş ve bildiklerim doğrultusunda, eksisiyle artısıyla realist bir tepsitte bulunmaya çalışmışım. Becerebildim mi bilmiyorum. Doğrudur, yanlıştır o apayrı bir mesele...

AFO said...

Gel de yazma şimdi bazı şeyleri: :)

1- Çıkış saatine kadar evde yapman gereken işleri halletmen için hiç zaman olmuyor mu gerçekten? Benim kuzenim Bilkent'te hazırlık sınıflarına ders veriyor. Hangi üniversitesin bilmiyorum ama benzer koşullarda çalıştığınızı düşünüyorum. Onun eve iş götürdüğü nadir olur.

2- Tatilleriniz senin de yazında belirtmiş olduğu gibi gerçekten de çok uzun. Öğretmenliğin büyük bir artısı.

3- Maaşla çalıştığım hiçbir yerde asık suratla dolaşmak, hangover vaziyette işe gitmek gibi bir lüksün yok. Yapabilirsin tıpkı öğretmenlikte olduğu gibi, ama hoş karşılanmaz.

4- Bir insanın hayatıyla oynama derecesi mi? Yaptığın işi fazla önemsemiyor musun gerçekten mi? Sanki beyin ameliyatı yapıyorsun. Her meslekte insan hayatıyla oynama tehlikesi var, o kadar geniş kapsamlı bakarsan.

Sonuç olarak, öğretmenlik kesinlikle idealizm isteyen bir meslek. Ama birçok meslek koluna göre daha avantajlı ve kolay gerçekten de.

Dipnot: Aynı şey sayılmaz biliyorum ama iki dönem öğretmenlik yaptım bir dershanede.

voodoo girl said...

benim yüzümden ingilizce'yi sevmeyen bir çocuğun ingilizce öğreniminde hayatı boyunca sorun yaşama ihtimali bana göre büyük bir sorumluluktur ve o çocuğun hayatıyla oynamaktır.

onur said...

Yaptığım yorum yüzünden bir anda "kadın düşmanı alçak seksist" konumunda yorumlar almışım da açıklayayım dedim:

öğretmenlik "nispeten" daha uzun tatil süreleri sayesinde özellikle bebekli/küçük çocuklu kadınlara evlatları ile birlikte vakit geçirebilme şansı tanıdığı için benim gözümde "kadınlar için uygun meslektir." Benim eşim misal kızımız olduğunda süt iznini kullanabilmek için oldukça uğraştı. Sanırım tüm kadınlar çocuk sahibi olmak ister (ne kadar tersine konuşsalar da) ve onlarla belli bir süre geçirmeyi arzular. Budur...

PS: Kadının hayatın her alanında talepkar olup çalışması taraftarıyım; çöpçülük, amelelik, tesisatçılık vs. dahil :)

vahşikelebek said...

anam ben seni hep böyle 2 dil 1 bavul ortaokul yada lise öğretmeni olarak hayal etmiştim nedense.

Başak Ağın said...

lan o kadar kolay madem, gelin tahtaya da siz anlatın onca 18-24 yaş arası bebenin toplanıp "zekiyim ben taam mı yeaaa" tribiyle oturduğu sınıflarda dersinizi, classroom management görelim.

amma bıdırdamışsınız be.

vuduya laf sokucam diye tripten tribe koşanlarınızı da şu linkteki herife havale ediyorum:

http://video.mynet.com/gagarino/Ne-dedigi-anlasilmayan-Ingilizce-hocasi/668392

onur said...

@ wykka,

why...go to power :)

bellatrix said...

skywalkertrance;
yanlış ifade etmişim. idealistlik normal olan olmalı değil, idealist diye addedilen şey normal olmalı demem gerekiyordu.

ütopik denen şey bence hayal edilen, var olmayan şeydir. benim idealist öğretmenlerim vardı, ha bir elin parmaklarını geçmez, keşke daha çok olsaydı.

bence burada bir komiklik kalmadı.

Anonymous said...

ağzına sağlık

Anonymous said...

Merhaba Değerli Vodoo !

Blog'unu gerçekten çok beğendim. Özellikle yazmış olduğun yazı için teşekkür ederim. Ben de bir öğretmenim. Bizim meslek gerçekten idealizmi içinde barındıran nadir mesleklerden birisidir. Biz de iş hiç bir zaman bitmez. Eve de götürür ,ertesi günün derslerine çalışmayı en azından göz atmayı ve onunla ilgili sunu , doküman ve belgeye ulaşmayı gerektirir. Memlekette güzel öğretmenlerimiz mevcut ancak işini yapmayan çürük elmalar da var. Kız Meslek Lisesi'nde Tarih öğretmeniyim. Her gün neredeyse 2 çanta ile okula giderim . Çantamın birisinde kitaplar vardır. Derse başlamadan kitapları masanın üzerine çıkartırım. Ancak ne yazık ki bazı öğretmen arkadaşlar " Hocam kendine neden yazık ediyorsun ? " diye eleştiride bulunurlar. bu tip kişileri hiç bir zaman anlayamayacağım. Dediğin gibi bizler bir insanın hayatı ile uğraşmaktayız. Öğretmen olarak tavrımıza dikkat etmeliyiz. Ama bazen üzülüyorum. Çevremdeki insanların bir kısmı olayın maddi boyutuyla çok ilgilendikleri için öğrenciyi hiç dikkate almıyorlar. İnanın 11 yıllık öğretmen olmama rağmen doğru dürüst bir arabam bile yoktur. Bütün yatırımlarımı kitaba yönlendiririm. bu günlerde biraz mutsuzum. Tatil geldi ve neredeyse bitiyor ve ben tatile bile çıkamadım. Aslında bunları yazmayacaktım ama içimi dökeyim dedim. Yazılarının takipçisiyim ..Bu arada fotoğrafın da pek güzelmiş :))

Saygılarımla !...