Tuesday, June 26

lost and found

ortalardan ve bloglardan kaybolduğum doğrudur, ancak 189 derece sıcaklıkta buharlaştığım için değil, izmir-adana-ankara dolaylarında bermuda triangulated 10 gün geçirdiğim için.

öncelikle pek sevgili ablamın düğünü için erkek evi olan izmire gidildi, ciciler giyildi, çiftetelli oynandı, aile büyüklerinin ve bilimum konukların "darısı başına"larına çaktırmadan tek ayak kaldırılıp "amin" denildi, balık ve kumru yenildi, 100 yıldır görüşülemeyen yakın arkadaşla görüşüldü, istisnasız her gün rakı içildi, vücutta yaklaşık 50 değişik yerden sivrisineklere yem olundu ve bir çarşamba sabahı saat 10.30 itibariyle hostesleri reklamlarındaki kadar güzel olan izair yardımıyla adana'ya doğru yol alındı. okunduğu üzere izmir'de pek bir değişiklik yok, şehir bir türlü kokusu giderilemeyen bir denize ve varoşlukta yarışan insanlara ev sahipliği yapıyor; bi zahmet bana yapmasın.

adanaya gitme sebebimiz ise na-jay-jay'in nişan seremonisiydi, adana'yı ilk ziyaretim olduğu için "her gün kebap yeme" ve "adana'da sıcaklığın 250 derece olması" olgularıyla ilk tanışmamdı, güneylilere yakışan bir misafirperverlik ve mersin'de sezonun ilk "denizde yüzme + güneşin altında camış gibi yatma" aktiviteleri sayesinde gayet eğlenceli bir kaç gün geçirdiğimi söyleyebilirim.

sonuç ve an itibariyle 10 günlük half business-half pleasure gezimin yukardakilere ek olarak üç nihai saptaması mevcut:
1. çalışmamak ne güzel şey
2. the discoqueen loves the rockstar
3. ankara ankara güzel ankara

hoşbulduk.

Monday, June 11

barbie is a slut

işsiz geçen bir başka haftasonu (hooraay no work on Sundays), cumartesi ablamın kına gecesi vesilesiyle şenlendi. bir kez daha evlilik, nişan, kına gibi prosedürlerden köşe bucak kaçma gerekliliği belirlendi; zira sırasını bile düzgün yazamadığım gözlerden kaçmamıştır. kına sonrası arada bir sosyalleşmenin gerekliliğine olan inancımız sevdiceğimle beni önce kınaya gelen arkadaşlarla hamam böcekli mcdomalts'da yemek yemeğe, sonra da haliyle o saate kadar çoktaaan kafayı bulmuş arkadaşlarla kaynaşmak üzere bien'e sürükledi. ve kalabalıklara tahammülüm sıfırın altında olduğu için bir duble rakı üzerine "bir bakalım orda neler oluyor" gazıyla if'e gitmeye karar veren gençliğimiz if'e girdiği anda pişman olarak "ev oturması" fikrinin daha cazip olduğu hususunda hemfikir oldu ve kadimlere gidildi. dolayısıyla buraya yazabileceğim bir saturday night fever hikayem yoktur, öyle bir girizgah olduysa ve beklentiler arttıysa davut güloğlu - kapak olsun diyoruz.
aslında bilgisayarın başına otururken sevdiceğimin kına gecesine gelirken giydiği gömlek-ceket-kumaş pantolon üçlüsünün kitlelerde yarattığı etkiden yola çıkarak dış görünüşün, etiketlerin ve bize toplum tarafından kabul ettirilmeye çalışılan değerlerin üzerimizdeki etkisinden bahseden "eşortman" başlıklı felsefi ve sosyal içerikli bir blog yazmak niyetindeydim; lakin yağmurun sesine bak sigaraya davet ediyor.

Thursday, June 7

secretly

voodoo girl's "unutma, unutturma" series vol.2:
politically incorrect romance

Tuesday, June 5

what the hell


havaalanlarını seviyorum. ne olursa olsun insanda bi mobility hissi uyandırıyorlar ya, özlemişim o duyguyu, bugün "arrivals" katında gelecek bir takım insanları ve eşyaları beklerken onu farkettim. yaza bi yurtdışı planı yapılable mı acaba ona bakıcaz.
bir de bugün yani işsiz günlerimin 3.sünde odamı elden geçirme işlemlerine başlama kararı aldım ve işe kütüphane + bilgisayar masası raflarıyla başladım. aman tanrım. işin uzun sürecek olması vs bunları geçtim, bulduğum nostaljik şeylerin haddi hesabı yok, biraz da ondan uzun sürüyor iş tabii, eski günlüklerim, sene 1994ler, güzelmiş çocukluğumuz ve sanırım gerçekten biz büyümüşüz de kirlenmiş dünya ya da onun gibi bişeyler.
önümüzdeki belirli günler ve haftaların çoklğu beni biraz sıkıntıya sokuyor, aylaklık yapmak, güneşin altında uzanmak, kızgın kumlardan serin sulara dalmak istiyorum. bir de sigara içmek istiyorum ama anneeeee bitti.

Monday, June 4

voodoogirl has left the building

How do you find the words to say goodbye
If your heart don't have the heart to say goodbye

Friday, June 1

gimme 5 more

mp3 playerıma cin girdiği için bütün işlemleri yeniden uygulamak zorunda kaldım, başlamışken de 5 parça daha ekleyelim dedim.
işbu yüzden Moloko Forever More isimli parçasıyla listemize 6 numaradan giriş yaptı. 7. sırada Groove Armada yorumuyla Fly Me To The Moon, 8. sırada ise one of the best musicians ever kategorisinden hangi şarkısını koysam diye beni uzun süre düşündüren jamiroquai, Cosmic Girl isimli parçasıyla yer alıyor. 9. sırada Rock'n Fuck 2005'teki performanslarıyla gönüllerimizi fetheden Hot Hot Heat ve parçaları Talk To Me, Dance With Me sizleri mest edecek. The last but not the least, 10. sırada all time favorite grubum No Doubt - Ex-Girlfriend isimli eserleriyle sizleri uğurluyor.

hayrını görün.