Sunday, August 21

kötü bira yoktur almanya olmayan ülkeler vardır

bu yazki "tatilimizde küçük bir sahil kasabasına gitmek yerine avrupa'yı gezelim ki tatilimiz çalışmaktan daha yorucu olsun" şenlikleri kapsamındaki ilk durağımız berlin'di. gidip görmüş olanların anlata anlata bitiremediği berlin benim de hoşuma gitti, kafama yattı.
berlin in berlin (bu kadar da yaratıcıyım)
arılaar.. arılaaar (coşkun sabah-anılar melodisiyle): berlin'de elinizi attığınız yerden türk çıktığını, istatistiksel olarak da berlin'in avrupa'nın en büyük türk şehri olduğunu hepimiz biliyoruz. peki ya arılar? anasını satayım önüm arkam sağım solum arı çiftliği, daha 5. dakikada hayatımın ikinci arı sokuşuna maruz kaldım ve hayattan soğudum. üstelik sokunca ölen cinsten arı da değildi gayet hayatına kaldığı yerden devam etti piç. buradan gezi yazısına bağlamak gerekirse berlin'e giderken yanınızda arı sokmasına karşı krem bulundurun (böyle de gereksiz ve ayrıntılı püf noktası veririm). 

müze müze almanya: berlin müze severler için cennet. meşhur müzeler adası -ki türk taksicinin "bizden çaldıklarını sergiliyorlar" diye tanımladığı bergama müzesini de içeriyor- dışında güzel bir modern sanat müzesi keşfettik (tabii ki bir istanbul modern değil), maalesef checkpoint charlie'ye gidemedik ama DDR müzesini kaçırmadık. tabii biz biraz daha "ve hitler işte buradan halka seslendi" tadında tarihi yerler görmek istiyorduk ama olmadı, bir tek yahudiler için yapılmış olan anıt vardı ve onun da kapalı olduğu güne denk geldiğimiz için sanki onca insan öldüğü için değil üzerinde çocuklar zıplasın millet facebook fotoğrafları çektirsin diye yapılmış gibi bir hali vardı insanlar öyle gamsızdı sinirim bozuldu içimden "kahrolsun naziler!!1" dedim kinlendim. berlin duvarı sergisi de kaçırılmaması gereken sergilerden bir diğeri, yukarıdaki fotoğraf duvardan alıntı misal. gidilmeli görülmeli.

currywurst. mis.
yeme-içme: içkiyle ilgili özetim başlıkta saklı, gördüğünüz her birayı gözü kapalı içebilirsiniz adamlar yapmış. yukarıda resmettiğim 'currywurst mit pommes', bildiğin sosis patates ama doymadım doyamadım yemelere onu ben. yaz boyu kendimi yemelere verip kilo alma sürecimi 6 kiloyla sonlandırdığım için bu konuyu hızlı geçiyorum yeme-içme on numara takılın yani.

almanyalı sen türksün: türk -daha doğrusu genel olarak göçmen- mahallesi kreuzberg yıkılıyor. müthiş punk bir atmosfer, süper barlar, hint lokantaları, müzik mağazaları. gündüz türklüğünü pek hissettirmiyor ama akşam net anlıyorsunuz, berlin'e giderseniz  bir akşamınızı ayırın derim. ayrıca ben şanslı bir piç olduğum için birol ünel'i gördüm uslu olursanız belki siz de görebilirsiniz.

lambaya püf de: yukarıdakilere ek olarak tavsiyelerim 1. kasvetiyle insanı büyüleyen (breh de breh) berlin'e minimum üç gün ayırmanız, 2. mümkün mertebe yürüyerek şehri gezmeniz ve 3. spree nehri turuna katılmanız. bir de 21. yüzyılda yaşadığımızdan internetin mucizelerinden yararlanıp hava durumunu kontrol ederek valiz hazırlamanız zira benim akılsız başımın cezasını önce donan götüm sonra havaya uygun kıyafet alabilmek için boşalan cüzdanım çekti, aman diyeyim.

hayat size güzel amk.