Friday, April 23

cassette deck shelf

voodoo girl's "bunu yapan insan olamaz" series vol. 13


rocket furnishing on yoox

23 Nisan

kutlu olsun.

Thursday, April 22

obsesif, kompulsif ve depresifim


google'a depresyon yazıp görsellerden bunu çalmakla beraber web araması yapıp belirtilerini okumadığımdan kesin konuşamıyorum ama sanıyorum depresyondayım. annemin geleneksel haymana günleri geçtiğimiz hafta başladığından beri ve 'yaşasın ev boş' partileri verme yaşını geçtiğimden kelli evde yapayalnızım. 35 yaşını geçmiş yalnız iş kadını modunda yorgun argın eve geliyor, saat 10 olmadan uyuyakalıyorum. annem olmadığında televizyon açık uyuduğumdan olabilir, neredeyse her saat başı uyanıyor ve uyuduğum her saat dilimine de bir örneğinde mykonos adasında volkan şen'in asılmalarına maruz kaldığım garip rüyalar sıkıştırmayı başarıyorum. birkaç akşam önce sex and the city'de miranda'nın hayatından seksi çıkartıp açığı çikolata ile kapatmaya çalıştığı bölümde yaptığı hazır çikolatalı kekin gazına gelip ertesi gün migros'ta yarım saatimi dr oetker reyonunda geçirdikten ve 'hazır' diye lanse edilen ürünlerin hazırlanma şekillerine hayretle baktıktan sonra paşa paşa brownie intense alıp döndüm evime. baktım amerikan usulü yaşayamayacağım depresyonumu, türk usulüne dönüyor ve hamamcı teyze keselerine vuruyorum ben de kendimi. sürekli saçma sapan şeyler hatırlayan beynimi haymana'nın kaplıca sularında erittim erittim, yoksa nasıl bir çözüm bulacağım bu işe bilmiyorum.

Wednesday, April 21

nikahına beni çağırmadın sevgilim

Galatasaray'ın tecrübeli oyuncusu Sabri Sarıoğlu, Yağmur Sarıoğlu (Yılmaz) ile dünya evine girdi.

Saturday, April 17

pas de panique

istanbul istanbul diye götümü yırttım ama istanbul beni fena çarptı dostlar. bir ergen misali birtakım insanları, kendimi ve hayatı sorgulamalarımı ve sonucunda oluşan depresyon duygusunu geçtim; pazartesiden beri hasta yatağımdan çıkamıyorum. okul doktoruna güvenerek aldığım antibiyotiğin bir boka yaramaması sonucu dün tekrar hastaneye giderek aslında antibiyotik almamın gerekli olmadığını öğrendim, 4 gün sonucunda 4 yeni ilaçla yeni bir hayata merhaba dedim. haberiniz yok ölüyorum.

6. gününe girdiğimiz bu 'hastayım, yatıyorum' süreci takdir edersiniz ki hiç iyi gelmedi bana. yatar pozisyonda sabahtan akşama kadar televizyon izleyip biraz güç bulduğumda da bilgisayar başına geçtiğimden, sanal dünyayla ilgili tüm tezlerimi test etme ve onaylama fırsatı buldum. gerçekten insanın hayattaki tek işi ve iletişimi sanal dünya ile olunca, bütün o normal zamanda kıçla gülünen sanal gerçekliği ciddiye alma tavrı default kanına işliyormuş adamın. 5. gün bir baktım oturduğum yerden yemekteyiz karakterlerine çemkiriyorum, twitterda onunla bununla polemiğe giriyorum, o niye beni follow etmiyor, bu niye durup dururken unfollow etti diye kafa yoruyorum, insanların sayfalarını inceleyip sinirleniyorum, sürekli bloga saçma sapan şeyler yazma ihtiyacı hissediyorum. derin bir nefes aldım sonra, dedim ben ne yapıyorum, kendime gelip uyanıverdim bak işte doğruymuş demek, ancak gerçek bir hayatı olmayan insanların sanal hayatlarını bu kadar umursuyor oldukları savı diye. işte o büyülü an 5 gününü gecesini voodoo girl olarak yaşamış bir ezik olmaktan çıktım, akademik bir araştırmada hipotezini kanıtlamış gurur dolu bir insan moduna bürünüp "bu da teğet geçti" diye avuttum kendimi.

bkz. tribündergi

Wednesday, April 14

radikal the animal trainer

haber der ki:

Balçova İlçesi'nde ipini koparan bir aygır, İnciraltı Atlı Spor Tesisleri'nin çitlerini yıkıp, aralarında yarışlarda koşan şampiyon İngiliz atı Dinyeper'in yavrusu Happy Girl'ün de bulunduğu 5 dişi atla çiftleşti. Sabah tesise gelen Mustafa Akın, aygırı dişi atların yanında ve çiftleşmeyi sürdürürken görünce dünyası yıkıldı. Atının yarış hayatının bitebileceğini söyleyen tesis sahibi Akın, aygırın sahibinin bulunması halinde 300 bin liralık tazminat davası açacağını söyledi. Her yaşta İzmirliye at sevgisini aşılamak için, İncirlatı Atlı Spor Kulubü'nün açılışını yapmayı büyük bir heyecanla beklerken, sorumsuz bir at sahibinin bunu kendisine zehir ettiğini dile getiren Mustafa Akın şunları söyledi: “Bu aygır bütün hayallerimi alt üst etti. Gece yarısı atlarımın bulunduğu arazideki çiftleri yıkarak içeri girip, 5 atımla da ilişkiye girmiş. Geldiğimde çiftleşmeye devam ediyordu. Güçlükle ayırmaya çalıştım ama bana karşı koydu. Zaten yapılacak bir şey de kalmadı".

ben de buradan 'ipini koparan aygır'ın adını açıklamayan ama namusuna zarar gelmiş olan Happy Girl'ü rahatlıkla ifşa eden Radikal gazetesini kınıyor, kendilerine temsili fotoğraf koymanın değil Mustafa Akın'ın atları "güçlükle ayırmaya çalıştığı ama atın karşı koyduğu" anların videosunu bulmanın asıl gazetecilik başarısı olduğunu hatırlatıyor, haberin altına aşk engel tanımaz yorumunu yazan arkadaşla da seviyeli bir ilişki yaşamak istiyorum.

koydum mu?


BJK Başkanı Yıldırım Demirören: Baskan levente soyle bzm plaj voleybol takimi sampiyon oldu kupa torenine davetli sende.
TFF Başkanı Mahmut Özgener: Baskan -de ayri yazilir.


mevzu aslen şöyle ama benim hayalimdeki budur.

Monday, April 12

guilty of sex in the first degree

özellikle yaşanan bir aldatma olayından sonraki bahanesidir erkeklerin "sadece seks". sıkıntı, aynı açıklamayı kadın yaptığında ortaya çıkar çünkü bir kadın asla ve asla "sadece seks" yapamaz. bir kadın kendini, o özel parçasını bir başkasına 'veriyorsa', mutlaka duygusal bir his vardır arada. her fırsatta takılacak rahat kadın bulamadıklarından dem vuran ve samantha gibi 'fuck like a man' felsefesini benimsemiş kadınlardan fazla sayıda olmamasını eleştiren erkekler, karşılarına öyle bir kadın geldiğinde ise kaypaklıkta sınır tanımaz. buraya kadar tamam, peki ama neden erkeklerde kadınların asla arada duygu olmadan sevişemeyeceği, her zaman ilişki peşinde koştuğu ve karşılarındaki her erkeğe potansiyel koca gözüyle baktığı düşüncesi hakimdir diye düşündüm, araştırdım, seksledim, sekslettim, bulguları topladım ve 3 ana sebebe ulaştım:

1. who will be the one to marry me: şimdi bazı kadınlar var ki gerçekten hayatları bir erkek etrafında olmadan tamamlanmıyor. sürekli bir arayış, bir yamanma peşindeler. haliyle bu kadınlar seksi bir silah olarak kullanıp erkek tavlamaya çalışıyorlar. vajinaları ilk geceden açılmak istese de beyinleri ağır basıyor ve seksi geciktirerek erkeği kendilerine bağlamaya çalışıyor, erkeklerin çoğu da sene olmuş 2010 hala yedikleri için bunu, kadınlar yolunu buluyor. ondan sonra hepimizin adı çıkıyor ilişki peşinde koşan, her yattığından sevgili yapmaya çalışan kadına. erkeklerin kadınları "eğlenilecek-evlenilecek" şeklinde kategorize etmesindeki aşağılamayı göremeyip sırf kendisi evlenilecek kategorisinde diye gurur duyan bu kadınlar yukarda bahsi geçen düşüncenin bir numaralı sebebi.

2. that just ain't good enough: bu durum ilkinden farklı çünkü gerçekten 'sadece seks' peşinde olmasına rağmen yanlış anlaşılan kadınların dramı var burada. bunun da sebebi, bazı kadınların 'sadece seks' algısının tek taraflı olması. şöyle ki; karşımızdaki erkek ne kadar az değer verdiğimiz, ne kadar az umrumuzda olan biri de olsa, biz onu 'sadece seks'ten öte görmüyor, "elinden tutup sokağa çıkartmam ama her türlü gideri var" diye bakıyor bile olsak onun bize öyle bakması gururumuza dokunuyor. oh ne ala memleket yani, biz herife et gözüyle bakacağız ama o bize aynı muameleyi yapınca hakaret sayacağız. bence bunun da bir numaralı sebebi ister istemez etkisi altında kaldığımız sosyal normlar ya da normalin üzerinde seyreden egomuz olabilir. her ne ise, "beni sadece seksten öte bir yere koymanı istiyorum" duygusunu karşımızdaki erkeğe hissettiriyor olmalıyız ki kadınların duygu olmadan seks yapamadığı düşüncesi yerleşiyor hepsinin beynine.

3. please excuse me Mr. you've got things all wrong: son sebepte artık biraz erkeklere çemkirmemin vakti geldi, çünkü bahsi geçen düşüncenin yerleşmesindeki en büyük sebeplerden biri erkeklerin 'aşk/duygu' ve 'şefkat/ilgi' arasındaki farka uyanamamış olmaları. sevişmeye başlarken iki meme sıkan, "aşkım, canım, bebeğim" laflarıyla ön sevişmenin allahını yaptığına inanan erkekler haliyle kadının seks esnasında öpüşmek, seksten sonra dokunulmak istemesini, "1-2-3 bom"un ötesinde adamla yatakta olduğu süre boyunca kaliteli zaman geçirme peşinde olmasını "bu kadınlar da hemen aşık oluyor, sevgili moduna girmek istiyor" şeklinde yorumluyor ve boşaldıktan sonra amerikan filmlerinden öğrendikleri taktiklerle kadını evden göndermeye çalışmayı marifet sayıyor. happy hour'a dönüşmesi gereken seks öncesini "bence uzun ilişki saçma yeaa" demeçleriyle doldurup after hour party olması gereken sex sonrasında kıçını dönüp "aman dokunmayayım da bir şey sanmasın" modunda takılınca kalıcı bir seks partneri olma şansını da yitiriyor.

böyle derinine inince devreye giren pek çok denklem sebebiyle aksi hissedilse de benim hala umudum var isyan etsem de istediğim kadar. birbirimizin suyuna gitmeyi öğrenirsek, birbirimizin suyunu getirmeyi de öğreneceğiz.

spare me from the mold

otobüsteki internet bağlantısı sayesinde -köprüye gelene kadar- sancısız geçen bir yolculuktan sonra istanbul'a varıp, girdiğim ilk mekanda ferrari'yi görmemle "tamamdır, bu tatil iyi geçecek" dedim. geçti de; gezdik tozduk, daha önce gitmediğim mekanlara gittim bayıldım (bkz: mangerie), özlediğim mekanlara gittim hasret giderdim (bkz: inönü stadyumu), görmek istediğim insanları gördüm takıldım (bkz: varol döken), pek çok mekanda ortamın en büyüğü değil küçüklerinden olmanın keyfini yaşadım (bkz: lucca), istanbul'a sigara yasağı pek uğramamış ona şahit oldum (bkz: wanna, küçük beyoğlu), hava yağmurlu diye triplere girdim ama cumartesi sahilde mis gibi kahvaltı ettim (bkz: lokma). bir istanbul klasiği olarak alkol koması, seks, kalp ağrısı ve dönüşte hayvan gibi hasta olma kısımlarına girmeye gerek bile yok.

yalnız "haydi bu şarkı benim şansıma" ergenliği yaptığım bir esnada hit the road jack, and don't you come back no more çalması bir tesadüf değildi bence. bu gidişimde bir kez daha anladım ki harcattığı para, enerji ve hissettirdiği yapay mutluluk duygusuyla istanbul'dan bana koca olmaz; ancak arada kaçamak yaptığım bir metres olur.

Tuesday, April 6

turn the page

an itibariyle muhtemelen takvimler 2011'i gösterene kadar bir daha yapmayı düşünmediğim bir yolculuğa çıkıyor ve istanbul'a gidiyorum yine. bu olaya ağdacımın yorumu "komple yaptırdığına göre istanbul'a gidiyorsun", gülş'ün yorumu "senin kiev'in de istanbul bir yerde", adını açıklamak istemediğim istanbullu bir gencin yorumu "ben doğumgününü burada kutlayacağım", sami hazinses aras'ın yorumu "bana börek getir", başak'ın yorumu "sana ne yağmurdan senin havayla işin yok", noat salih'in yorumu "cumartesi yeni açık'tayız", lambuja alper feat. varol döken'in yorumu ise "rakı-balık masası hazır" şeklinde oldu. hayırlısı.

Monday, April 5

Sunday, April 4

tek mi çift mi

geçen gün bir arkadaşımla konuşuyorum, hayatına girme ihtimali olan adamdan bahsederken kendini ona teslim edip edemeyeceğinden emin olmadığını, gözleri kapalı güvenebilecek mi bilemediğini söyledi. ben de bunun için artık biraz geç olduğunu, en net tabiriyle öyle naif aşklar için fazlasıyla 'kaşarlanmış' olduğumuzu söyledim. o günden beri düşünüyorum. gerçekten görüp geçirdiğimiz şeyler, tanıdığımız erkekler, yediğimiz kazıklar asla yıkılamayacak bir duvar oluşturmuş olabilir mi içimizde? yoksa hala ihtimali var mı öyle bir adamın çıkıp bütün o "bir daha asla" cümlelerimizi yalan etmesinin? imkansız olduğunu düşündüğüm cinsten bir marshall - lily aşkından azıyla yetinmeme kararı almış bünyem bir o yana bir bu yana yatıyor bu mevzuda; lakin bu ara sekse ara verdim ya hacıyatmaz kontenjanından batmayacağımı ümit ediyorum.

put on your happy pants



Friday, April 2

kutlu doğum

resmi olarak 29 Mart'ta başlayan kutlu doğum haftam ay hesabıyla dün başladı. ofiste kesilen doğumgünü pastası hesabına göre yine 29 Mart, ilk hediye derseniz hepiniz armut toplarken nesteren'den gelen sürpriz kargo 31 Mart. nihayetinde, tüm yurtta ve türk-i cumhuriyetlerde delicesine kutlanmasını arzu ettiğim 28. yaşıma pazar günü giriyorum. ya da onu bitirmiş mi oluyordum o tartışmaya hiç giremeyeceğim an itibariyle. cumartesi bekri'de fasıl, sonrasında istanbul'da artık arkadaşlar nasıl sürprizler ayarladılarsa. az önce aldığım "VIP davetiyesi var kızım bende, sen niye kastın bu kadar bilet işine beni arasaydın ya" telefonunun üzerine hediye olur mu bilemiyorum, "olur olur, bal gibi olur" şarkısını söyleyerek hayallere dalıyorum, mutluluk derecelendirmesinde "ulan kesin kötü bir şey olacak bu kadar mutlulukta bir bokluk var" çizgisinde duruyorum.