Friday, January 27

YETER DEMİRÖREN!

Çarşı Neden Demirören Söylemine Karşı Değil?


Beşiktaş taraftarı olarak bizler kendimizi Çarşı olarak bilinen o büyük şemsiyenin altında hissederiz. Zira Çarşı pek çok konuda bizim adalet ve vicdanımızla örtüşen bir duruş sergilemiştir. Bunun son örneği Van için gösterilen duyarlılıktı.

Ancak saygınlık zor kazanılan ama çabuk kaybedilen bir haslettir.

Çarşının Plutondan Eto’oya, nükleer santralden Hasankeyfe kadar pek çok konuda gösterdiği hassasiyeti kendi “varlık nedeni” ile yani Beşiktaş ile de göstermesini beklemek hakkımızdır.

Eğer sevdalısı olduğunuz kulubün başkanı şike soruşturması sürecinde Fenerbahçeyi kurtarmayı kendisine görev edinmişse, eğer sevdalısı olduğunuz kulübün başkanı doğruları dile getiren -geçmişten beri dost olduğumuz- Altay kulübünün başkanına “otur, haddini bil” demişse ve en beteri de sevdalısı olduğunuz kulübün başkanı “Fenerbahçemiz” sözcüğünü böylesine keyfiyet içinde kullanabiliyorsa, Çarşının da bir tepki göstermesini beklemek hakkımızdır.

Aksi takdirde “Çarşının neye karşı” olduğunu sorgulamaya başlarız ki o takdirde Çarşıyı “asi” yapan o A mahsun kalır...

Kusura bakmayın arkadaşlar, geçmişte çokça sorgulanan ve sizleri de çok rahatsız ettiğini bildiğim, “Çarşı–yönetim” iddialarını boşa çıkarmak içir tarihi bir fırsat elinizdedir. Bu fırsatı harcamamanızı tavsiye ederim.

En azından o Denizli maçında dayak yiyen Beşiktaşlılar için isterim.

Benim duruşum ise şudur: Statta iki elimi havaya kaldırır ve çapraz sallarım:

YETER DEMİRÖREN!


Rıdvan Akar

Monday, January 23

no one's got it all

bloga bir iki yazı yazınca ayarlarına falan bir bakayım dedim ki ne göreyim; koskoca 2011 senesi boyunca sadece 31 yazı yazmışım. "sevgili bulunca"yla başlayan her türlü klişeye (bkz. kilo almak, arkadaşlarla dışarı daha az çıkmak, internette fazla takılmamak) uymaya başladığımı farkettiğim ilk zamanlar kendime çok fazla çemkirmiş, bir yandan da işlerin yoğunluğunun da bütün bunlara bir etkisi olduğunu söyleyip kendimi rahatlatmaya çalışmış idim ancak pek faydası olmamıştı. derken geçen gün digiturk'te sex and the city 2'ye denk gelip nostalji olsun diye oturdum baştan sona tekrar izledim. her türlü sekslemenin, ikili ilişkilerin kadını carrie bile ikinci filmde evinin kadını olup oturma odasının dekoru ve yatak odasına konul(may)acak televizyondan bahsetmeye başladıysa benim de ikinci uzun ilişkimde evimin kadını ve digiturk filmlerinin anası olmaya hakkım yok mu? eski zamanlarımdaki gibi gerizekalı adamlarla kısa süreli ilişkiler yürütmeye çalışıp beceremeyip 31e bağlamaktansa koca bir yıl 31 tane yazı yazarım daha iyi. dur bakalım bir süre kendimi böyle kandırmaya çalışayım ne olacak.

carrie off (nasıl şaka)

previously on twitter

nil karaibrahimgil'in eleştirilecek pek çok yönü olabilir ama kabul etmeliyiz ki "eğer sen yoksan kafam olmasın" yeni dönem çakma pop/rock gruplarının yazdığı aşk sözcüklerine bin basar.

adam haklı beyler.

akbaba olmasın


bu hafta sonu eski çılgın günlerimize geri dönüyormuş gibi yapalım kontenjanından kızkıza dışarı çıktık. çıkışın ilk aşaması aylardır başbaşa görüşülmediği için arkadaşların biriktirdiği flört hikayelerini dinleyip türk dizisi seyreden yaşlı teyze gibi "bir dakika bu hangisiydi şimdi?" şeklinde sorularımla olayları kavramaya çalışmakla geçtikten sonra ikinci aşama olan çok sarhoş olduğumuza göre ayık kafayla çekemediğimiz mekanlara gidelim kısmına geçildi. burada ayık kafayla çekemediğimiz mekan dediğim if oluyor. herzamanki leş kalabalığına leş karlı çamurlu zemin de eklenen if'te dikkatimi çeken şey türk gencinin geldiği avlanma noktası oldu. yanlış anlaşılmasın, bir süredir tek eşliliğe bağladım diye buldumcukluk yapacak, yıllarca ön safları tuttuğum flört ortamlarını "ıyy barda adam tavlamaya çalışıyorlar ne banaal" laflarıyla aşağılayacak değilim. vefakat her şeyin de bir usülü yok muydu bizim zamanımızda? bara gidince beğendiğin adam/kadını önce göz hapsine alıp, göz teması kurulduktan ve karşılıklı bakışmalar bir süre ilerledikten sonra atağa geçilmiyor muydu? şimdi gençler maşallah karşı cins kokusu aldıkları anda saçma sapan bir bahaneyle yanına gidip saçma sapan laflar etmeyi asılmaktan sayıyor. e hal böyle olunca da gecenin sonunda asılınan şey beklenenden farklı oluyor. bardan ekmek yemenin de bir raconu var biz yıllarca boşuna mı ihtisas yaptık biraz araştırmacı öğrenmeci olun benim sinirimi bozmayın.