Friday, April 24

görmemişin tatili 1. sezon final: eve dönüş

biletimi aldıktan sonra "6 gün çok mu oldu sıkılır mıyım acaba?" diye düşündüğüm izmir gezimi, vakitsizlik nedeniyle vapura binemeden, o tarafı daha fazla seviyor olmama rağmen karşıyakaya gidemeden ve rakı-balık yapamadan bitiriyorum. üstelik bugün hava bir 23 nisan klasiği olarak kapalı ve sevimsiz olduğundan maça bile gidemedim. 3 bölümle özetleyebildiğim gezim yarın 15.30da eski efes otelinden havaş otobüsüne bindiğim anda sona eriyor diyebiliriz.

nihayetinde vardığım sonuç bir şehrin içindeki insanları ne kadar etkilediği olacaktır. mesela burda tüm insanlar rahat ve telaşsız. hızlı yürüyen bir tane insan görmedim sokakta. 'relaxed' kelimesinin tam anlamı yaşanıyor. örneğin otobüs geliyor, ön taraf nasıl sıkışık insanlar binemiyor falan, bakıyorum arka taraf bomboş. ortada biryerlerde kimse ilerlemiyor ama işin garibi ne şoför, ne de binmeye çalışan insanlar "arkaya ilerler misiniz?" falan gibi çıkışlarda bulunmuyor. o ne lan? ankarada kavga sebebi. manyak mısınız yürüsenize işimiz gücümüz var! ilginç yani. bir de yaşlılara hiç yer vermedi gençler benim bindiğim otobüslerde çok ayıp.

bir de şu konuda anlaşalım. işyeri ve evinin muhitleri sebebiyle bırakın kıyısından geçmeyi denizi görmesi bile mümkün olmayan, hayatında boğaza karşı ne bir balık yemiş ne bir içki içmişliği olan, köprüden geçerken bile sağına soluna bakmaya tenezzül etmeyen istanbul vatandaşlarının "olum ankarada deniz yok ama" argümanı biraz komik oluyor. 'denizi olan şehir' edebiyatı yapmaya izmirlilerin sonuna kadar hakkı var bunu net olarak anladım ama. tam bir deniz kafası var burada, ankaraya gelip "sokaktan her dönüşümde karşıma deniz çıkacak zannediyorum" bunalımını yaşayan izmirlileri iyi anlıyorum artık.

anneannemin evinden denizi izlerken çocukluğuma, o zamanların hayallerine ve duygularına göç ettim bu akşam. izmir hep o zamanlarla kalacak sanıyorum aklımda, içimi buracak. kesinlikle yaşanılası bir şehir; ancak bence insan diğer insanlara değil de kendine dönük yaşama kararı aldığında gelmeli buralara. tipik 'emekli olunca bir ege kasabasına yerleşeceğim' tribi. o zamana kadar ise -kimse algılayamasa da, inadına; zira 'haydi hisset bu hislerimi' demeye alışkınız ya- varolsun toprağın taşın ankara!

9 comments:

Nikopol said...

"...ancak bence insan diğer insanlara değil de kendine dönük yaşama kararı aldığında gelmeli buralara." quote ederim parafıreyz ederim bunu. bi ben gidemedm yea izmire.

Flying Dutchman said...

büyük başkan evine döndü...
Ankara'yı örgütlüyoruz efendim...teyakkuz halinde olun

Anonymous said...

7 ceddine kadar izmirli biri olarak söylediğin çoğu şeye tamamen,bazılarına da ucundan kıyısından katılıyorum.
otobüs muhabbeti mesela.
ankaraya bir kaç günlüğüne geldiğimde ben de şok olmuştum.ne medeni insanlar lan bunlar,sıraya falan giriyorlar otobüse binerken diye de yadırgamıştım.
yadırgamayı da bırak izmire dönünce,otobüse abananlara sıraya girsenize kardeşim,hiç mi ankaralı görmediniz diye çemkirdim bir dönem de iflah olmadı hiç kimse.

sabah-akşam iş gidiş-dönüş saatlerinde "arkaya ilerler misiniz" cümlesini bırak "ilerlemeyen en büyük ibne" şeklinde cümleler duymak bile mümkün.iyi saatlere denk gelmişsin.
motoru durdurup, otobüsün arkasına ilerleyen sabrı taşmış şöföre bile rastladım.
ha bir de yer verme durumunda dediğin gibi denk gelmemişsindir zira yer verme oranı yüksek, vermeyenler de vermediğine pişman ediliyor itinayla söz ve bakışlarla yapılan taciz ile.ama işte öküz her şehirde öküz.

Scatterbrain said...

ben baydım izmirden. keşke istanbullu olup da 50 yaşımdan sonra gelip yaşasaydım burda.

siyahh said...

İstanbulun sanırım %60lık kısmı denizi hiç görmeden yaşıyor. Hatta bana kalırsa marmara denizinin ve adalarında bir numarası yok. Asıl olan boğazdır. Boğazdada yaşayan %25 tir sanırım. Şanslı azınlık olmaktan mutluluk duyuyorum ve Ankarada deniz yok argümanını bol bol kullanıyorum.

Flying Dutchman said...

tarihte dün bu vakitlere ilham kaynağı olabilirsiniz bu son paragrafla :))

Ömrü boyunca "ya 50 yaşından sonra aslında güneye sahile yerleşeceksin, balık tutup satacaksın" diyen adamın Et Balık Kurumu'nun ajanı olduğu belirlendi

gibi

biterim o geyiğe

October Swimmer said...

ben de geçen hafta döndüm izmire bir aylık ankara macerasından sonra.

Ankara tam bir düzen kenti, izmir'e göre oldukça sorunsuz ve medeni duruyor ama, ne yazık ki o grilik, ciddilik insanın duygudurumunu da etkiliyor.

Alsancakta bir öğleden sonra yetti izmir'i ne kadar özlediğimi anlamama

Yağız Gönüler said...

bizim buralardan ankaraya kim gitse, gidilecek yer değil, yaşanacak memleket değil der. gitmedim ama katılıyorum. evet çok gezen değil çok okuyan bilir.

aycan said...

kankom bu satırları okurken sanki ipek ongunun bir genç kızın günlüğümü ne ööle bi kitabı vardı onu okuyomuşum gibi geldi neden bilmiorum, sarhoşmuyum neyim :))