üniversite yıllarımda bir dilin dilbilgisi kuralları ekseninde öğrendiğim bir karşılaştırmaydı descriptive - prescriptive mevzusu. özünde var olanı tanımlamak vs tanımladığını empoze etmeye çalışmak gibi açıklanabilir. şimdilerde ise bu terimler reklamları izlerken aklıma geliyor en çok. yıllar önce reklamcılıkla ilgili okuduğum bir söyleşide dikkatimi çekmişti, anlatan kişi "reklamcılıkta her zaman toplumsal hassasiyetlere uygun hareket edilir, o yüzden dikkat edin türkiye'de anne - baba - bebek üçlüsünün olduğu reklamlarda eşlerde mutlaka yüzük vardır" demişti. o zamandan beri dikkat ederim, örnekleri çoğaltmak mümkün. misal "gereksiz su kullanmayalım" temalı kamu spotunu hatırlayın. erkek çocuk babasının yanında diş fırçalarken kız çocuk bulaşık yıkayan annesine yardım ediyor. ne kadar toplumsal değerlerimize uygun bir resim değil mi. yani bu acaba herkese çok normal geliyor da biz kendi hassasiyetlerimiz yüzünden mi alınıyoruz, ya da bunu yapan adama da o görüntü çok normal geliyor ve bilinçli yaptığı bir şey yok da aslında alttan alttan vermeye çalıştığı bir mesaj olduğunu sanmak bizim paranoyaklığımız mı bilemiyorum. yalnız amaç reklamlarımızda bile sapına kadar türk olmak ise duş jeli reklamlarında vücudunun her yeri bebek götü kıvamında olan erkeklere de bir el atılsın ve derhal apoletler eklensin pls.
Sunday, October 6
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
1 comment:
açılın ben reklamcıyım
Post a Comment