Monday, September 18

ice ice baby

Yaklaşık 10 aydır hayatımı HER ŞEYDEN ÖNCE BİR ANNE olarak sürdürdüğüme göre biraz da çocuklu aile yalanlarını ifşa edeyim.


Çocuk rızkıyla gelir: Kasabalıların tavsan gibi çiftleşmelerine takmayı en çok sevdikleri kulp elbette yalan. Aksine çocuk bir sürü gereksiz masrafla geliyor. Burada kilit nokta “bebeğimizin ilk cicileriii” romantikliğinden uzaklaşıp çevredeki tanıdıkların eskilerine çökecek kadar ölücü olmak ve satın almanın şart olduğu durumlarda mümkünse ikinci elden şaşmamak. Etrafınızı saracak olan BEBEKLİLİK atmosferinden sıyrılmayı başarıp bebek alışverişini listelere göre değil ihtiyaç oldukça yaparsanız da biraz paçayı kurtarabilirsiniz. Nihayetinde çocuk rızkıyla değil muhtemel banka kredisi başvuru formuyla geliyor, ayık olun.

Çocuklar evin neşesi: How about DEGİL. Çocuk isi gerçekten büyük mesai ve çocuğun neşeli olabilmesi için sağlanması gereken tok – gazsız – uykusunu almış – oynadığı oyundan / bulunduğu yerden memnun gibi koşulların hepsini sağlayana kadar zaten sizin neşelenecek haliniz kalmıyor. Bir de bu bebek cinsinin ekstra sıkıntılı / kolik / kabız versiyonları var ki bırakın neşelenmeyi insani intihara sürükler. O yüzden evinizde bir neşe istiyorsanız çocuktan ziyade eğitimli bir köpek öneririm.

Eve geliyorum bütün yorgunluğumu alıyor: Bunu diyenler ya eve gelip çocukla maksimum 1 saat ilgilenip gerisini yine anneye bırakan tipik Türk babası tipi ya da hayatını anneliğe adamış, kadınlığını annelikle tanımlayan, “ay bir saat ayrı kalsam bile özlüyorum” diyen o benim hiç olamadığım kadın tipi zira çocuk doğduğundan beri sadece yazın iki ay çalışan ben bunun tam tersini hissediyordum. Asıl mesai işten eve gelince başlıyor- doyur, oyna, parka götür, banyosunu yaptır, uykuya hazırla derken iş yeri tatil gibi geliyor resmen insana. Pazartesi sendromunun kesin çözümü: çocuk doğurun. 

bir gülüşü var... 

Bir gülüyor her şeyi unutuyorsun: Memento filmindeyseniz belki. Değilseniz bütün o cinnet halinin içinde bir saniyelik gülüş size anlık bir rahatlatma sağlıyor olabilir, ama zaten -ciddi bir doğum sonrası depresyonu durumu yoksa- o delirme anlarında çocuğa sinirlenmemek, hıncını ondan çıkartmamak default geliyor zaten. O yüzden bu "güldü unuttum", "anne dedi unuttum"lar falan bana çok yalan geliyor. Uslu – yaramaz – sorunlu – sorunsuz  fark etmiyor, çocuk kendiyle birlikte gelen sıkıntıları unutturacak süper güçlere sahip bir varlık değil.


Kısacası arkadaşlar, bu çoluk çocuk işleri özünde toplumun büyük kesiminin çizmeye çalıştığı pembe bir aile tablosundan ziyade büyük güçle gelen büyük sorumluluklarla dolu bir şey ve hayır, kimse bu dayatılan “aile” sekline uymaya mecbur değil. İlk bakışta grup sekse övgü gibi gözüken "bir olur garip olur, iki olur rakip olur, üç olur denge olur, dört olur bereket olur, gerisi Allah Kerim..." gibi üremeye teşvik laflarına kulak asmadan, gerçekten bir çocuk sahibi olmak isteyip istemediğinizi düşünerek bu işlere girmenizi öneririm. Gerisi hayırlı seksler.

No comments: