Friday, November 16

I write stupid blogs so that you don't have to



evet, "aylaklık"ın tanımını yaptım bugün. insan boş boş oturunca saatler geçmiyormuş, bunu da bir kez daha gördüm. merkez kampüsün güzide kütüphanesine gidip "teach yourself italian" kitabını almak günün tek misyonuydu; kullanılabilir görülüyor olmasına rağmen rafta bulunmaması sonucunda coffee break'te içilen banana coconut latte sonrası ofise geri dönen vudukız kişisi ancak 2 saatini harcayabilmiş oldu, yine geldi oturdu masasına. hiçbirşey yapmamanın dayanılmaz ağırlığı üzerime çökmüş, önümde uptownda yenilecek bir akşam yemeği ve henüz belirlenmeyen kimbilir hangi çılgın cuma gecesi aktivitesi varken; native hocalarımızın sorduğu "'bir' ile 'bir tane' arasındaki fark nedir?" sorusuyla buluşuyorum. bu yüce dilbilimci kişiliğime 'biri' ile 'birisi' arasındaki fark nedir diye sorulsa -önceden analizini yapmış olduğum için- duygusal derinliklerde boğulmak suretiyle açıklamalar getirirdim pek tabii fakat şu an aradığınız kişiye ulaşılamıyor. kütüphaneden boş çıkmamak için aldığım "strategies for teachers" kitabına gömülebilir, "ay hocaaaaam yanaklarınızı sıkasım geliyoooaaaa" türünden demeçler veren öğrenciler için herhangi bir (tane?) strateji aramasına girebilirim; ama this is b. ve bazen burası bir arkadaşımın dediği gibi "üniversite değil yat klübü sanki".

there is no conclusion part -whatsoever- for this entry. please try again later.

No comments: