|
macera dolu italya |
geçtiğimiz hafta okulumuzun spring break tabir ettiği bir haftalık tatilde ingiliz manitamla italya'ya gittim. yıllarca herif peşinde koşmak için gitmek istediğim bir yere manita yaptıktan sonra gidiyor olmam biraz ironik ve "ormana odunla gidilmez" diyen atalarımızın sözüne karşı gelmek gibi oldu ama çok da iyi oldu güzel oldu.
|
padova'nın özeti |
ilk durak manitamın ablasının yaşadığı padova idi. hayat parklar bahçeler ve bisikletlerden oluştuğu için ben biraz garipsedim zira şu hayatta nesinin eğlenceli olduğunu anlamadığım iki aktiviteden biri bisiklet sürmektir (ikincisi balık tutmak). bu insanlar ulaşım aracı olarak bisiklet kullanan, pazarları çoluk çocuk parklarda takılan, hafta sonları bisiklet maratonuna falan katılan insanlar olunca ben harikalar diyarı misali takıldım; hayatta büyük şehirden başka yerde yaşayamam derken oralarda "lan böyle de olur aslında" kafasına girdim ama oksijen çarpmış da olabilir.
|
italya'da bülent ersoy'un ikizini bulmama kaç puan? |
ikinci durağımız haliyle roma oldu. roma'da en çok hoşuma giden şey hemen hemen tüm avrupalılarda bulunan meydan kültürü. zaten ortam müsait, iki adımda bir meydan var ama adamlarda bizde kesinlikle olmayan bir meydanlarda takılmak, içmek, eğlenmek anlayışı var ki en ünlü meydanı yılbaşı tacizleriyle ünlü bir ülkeden olduğum için bana o ortamlar cennet gibi geldi. bizde olsa zaten polis damlar iki dakika sonra "gençler noluyor burada" diye. onun dışında yapılması gereken tüm turistik aktiviteleri yaptık, gidilmesi gereken yerlere gittik; tek sıkıntı turist kalabalığı. gittiğimiz her yer karınca yuvası gibi bağır çağır turist gruplarıyla dolu olunca bana gına geldi. yakında roma'ya gitmeyi planlayan arkadaşlara tavsiyem, bütün o yerlere gidilecek tabii italya'ya kadar gidip de görmemek olmaz diye ama en azından akşamları turistsiz yerlerde geçirmeye çalışmak akıl sağlığınız açısından faydalı olacaktır. özellikle yemek için lokal, küçük restoranlar ideal zaten kötü yemek diye bir şey yok şehirde.
|
efeler çıktı meydane ama ben çok yorgundum |
onun dışındaki mevzuları özet olarak geçmek gerekirse alışveriş meselesi biraz sıkıntılı oldu çünkü indirim dönemi olmadığı için her şey gayet pahalıydı ve ben tam bir türk olarak her gördüğüm şeye "bu ne ki bundan türkiye'de de bulurum" "bunlar türkiye'de daha ucuz" şeklinde tepkiler vererek gezdiğimden sadece türkiye'ye dönünce pis fakirlere hava atmaya yarayan "i love roma" tarzı sweatshirtler falan aldım. günde 3 öğün dondurma yedim, italya'nın yemekleri hep söylenir tamam allah için güzel falan ama dondurma olayı bambaşka. ben oralarda bile "bi kebap olsa da yesek yea" moduna girecek kadar türk damak tadına bağlı bir insanım ama dondurma deyince gerçekten öylesini hiç yemedim. zaten çektiğimiz (pardon,
lego kameramla çektiğimiz ehe ehe) fotoğrafların yarısında ben ayı gibi dondurma yemekle meşgulüm.son olarak şu meşhur yakışıklı italyan erkekleri mevzusuna değinelim; ben zamanında şahsen tecrübe etmiş biri olarak asla toz kondurmam italyan erkeklerine ancak üzülerek söylüyorum sokaklarda yakışıklı italyan erkeklerinden çok taş italyan kızları geziyordu; tabii ingiliz manitam bir ayar çekti de ilişkimizi korumak için bunları bir yerlere toplattıysa bilemem.
|
vatikan müzesi'nde beşiktaşımoley! |
ingiliz manitam demişken son bir havadis daha vereyim efendim kendisi roma'da bir köprü üzerinde bana evlenme teklif etti. artık ben de gavurların "engaged" tabir ettiği bir insan oldum ama hemen çeyrek altınları hazırlamanıza gerek yok zira tamamen sembolik bir olay oturup da düğün planı falan yapmışlığımız yok. yaklaşık 5 senedir hayatımda olan her boku yazdığım için bunu da yazmasam olmazdı ondan söylüyorum tamam utandım şimdi gidiyorum evet öpt by.
|
ehe. |
17 comments:
fontana di trevi' de ne dilek tutmuştun? evlilik mi :)))
sevgilin ingiliz tamam anladik, uf ne onemliymis brit sevgili yapmak
necro,
hahaha yok be valla hiç öyle evlilik kafası bir insan da değilim zaten biliyorsun yani :)
anon,
ulan o öyle lakap gibi kaldı üzerinde ondan sürekli tamlama halinde kullanıyorum millete de bu dert oldu anasını satayım.
Ya gereksiz gelecek ama ben hangi köprüde teklifin yapıldığını merak ettim, hatırlıyor musun köprünün ismini? Vittorio emanuele ya da Ponte sant angelo mu ne diyorlar öyle bir yerde mi yaptı?
Tekrar kutlarım bu arada :)
Vodoo ve yüzük? Vay anasını sayın seyirciler :) Tebrik tebrik o halde.
ohanneess.
senin yüzük takman benim çocuk doğurmam gibi uzak bir ihtimaldi lan.
ama şimdi sen yüzüklüsün ben bebekli.
daha neler görücez bakalım.
tebrikleeerrr, congraaaatsss, bien venueee :P
köprünün adı sisto sanırım.
yüzük işi de öyle tek taşla falan geziyor değilim böyle küçük sembolik bir yüzük işte yanlış anlaşılma olmasın :)
Memişler küçükmüş biraz?
voodoo tebrikler.
vodoo,
valla senin manita yapman ve evlilik teklifi ne kadar surd 5 aymi 3 mu ya da 4... tebrikler, ne yaptinda adam teklif etti, benim iki senede yapmadigim kalmadi, isin sirri seyine dahi takmamak sanirim :)
tebrik tebrik tebrik :)
5 ay sürdü ama valla taktik yok verebileceğim :) benim şansım bizim hanzo türk erkekleri gibi commitment problemi olan ıssız adam tribi çekmeyen normal bir insana denk gelmiş olmam sanırım.
tebrikleeer! :D ben demiştim ehehe.
o bağlanma probleminin hası avrupalılarda var aslında da sen sağlam adam bulmuşsun tahtalara vur. mutluluklar bi de :)
bisiklet dünyanın en güzel taşıtı, sporu. bisiklet ile her şey daha güzel. bir trek fx 7.3 ile başla bence. ya da brit olunca tabii er kişi pist bisikleti daha doğru bir tercih olur. velodrom yok türkiye'de. yine de alın iki tane fx 7.3, iyi başlangıç olur bisiklete.
vodo, deli bi noktaya parmak basmissin..:)))
su commitment problemi ve bi de communication problemi, ayrica cool olma cabalari...
neyse bu arada evet normal insan olma olayi da onemli...
ee artik dugun fotolarini beklioruz...
sözlüsü için "promised" yazan öğrenci seninkilerden miydi? sanki vardı öyle bi şi?
ben yazıyı geç okuyan hayvan olarak: tepriklerrrs!
vudu peki nasıl oluyor, bir hayal kırıklığının yerini devam eden hayatla doldurmayı nasıl başarıyorsun, başarıyor insanlar?
Post a Comment