Wednesday, July 18
konstantinopolis vs angora
bi tarafta kaos, kalabalık, trafik, korku; diğer tarafta dinginlik, sakinlik ve güven duygusu. bir denizdir tutturmuşlar, anlamak mümkün değil. zannedersin ki herkes boğaz manzaralı evlerde yaşıyor, boğaza karşı rakı-balık yapıyor her gece. ortada öyle bir cadde ki her tipten insan var, üzerine üzerine yürüyorlar. taksicileri bile şerefsiz, herkes herkesi kazıklama derdinde. kalkmış devlet dairesi görünümünü fazla ciddi olmakla suçluyorlar, kendi laubaliliklerinden utanmak yerine. düzen denen şeyden haberleri yok, tek dertleri o pis sokaklardan kapkaç korkusuyla yürüdükten sonra biryerden karşılarına çıkan denizi görmek. denize bakıyorlar çünkü, birbirlerine değil, oyüzdendir ki insanlık son demlerini yaşıyor. sıkılmaktan, seçenek azlığından bahsediyorlar her gün başka bir bara, tiyatroya, sergiye gidiyormuş gibi. düzenin, az sayıda ama kaliteli seçeneklere sahip olmanın, bir mekana girdiğinde tanıdık olmanın garsonun suratına yaydığı o farklı ifadenin ama en önemlisi huzurun varlığından habersiz, sürekli bir telaş içinde, biryerlere koşuyorlar. kendi hayatlarını çamur içinde geçirdiklerini görmeyip, benim şehrime çamur atıyorlar. yazık.
.. böyle bir şehre aşık olmak kolaydır da, ya en sonsuz tariflerden birisi olan denizi yoksa? şehre aşık olunabilir de, ya bu denizsiz şehirde aşık olmak?
deniz, yani aşkın o umman, çok telli enstrümanı eksikse, sakın kıskanma istanbul’u. istanbul’un aşkı da tekeline aldığının varsayılmasına, hüzünle gülümse sadece. ve de ki “bir bakıma doğru, istanbul alır çünkü; vermez.”...
daha yaman bir iş yaptığını, ankara’da aşkı enstrümansız aryalayabildiğini varsay ve vedat sakman’dan ankara marşını koy otomobilinin teybine:
“ankara’da aşık olmak zor iki gözüm..”
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
4 comments:
hmm evet evet alki$lanasi olmu$. yazilarinizi eksik etmeyin bagyan.
Ankarayla istanbul kiyaslanamaz, kiyaslanmamali. Yahya kemal ne demis:
"Ankaranin en cok istanbula dönüsünü seviyorum."
''...dönüş yolu çile dolu 16-17 yaşında çocuklarda pırıl pırıl dönerler ,binlerce resim,camlardan gösterilen emanetler ve ego masturbasyonu ardından ey güzel şehir istanbul. ey şehri harabem. sevdiğim onca kadını barındıran şehir, ey başka yerde yaşayamıyacağımı bildiğim halde yer yer nefretle andığım şehir, bu şehri sadece özlemek en güzeli, ey milyonlarca ego ve hayat hikayesi, acep kaç kadına bu şehri çok seviyorum çünkü içinde sen varsın dedim. oysa belki de kaç kadını sevdim çünkü senin içinde ikametteydi kalpleri. bu şehir de / in / le serserılık bır baska be arkadaş. başka hangi şehirde yayalar araçlara yol verir ki? bir de elleriyle şöyle geeeç geeeeeeç gibisinden bir hareket yaparlar. bak söylüyorum bu şehir uğruna ya katil olacağız,ya şair. kocaman bir rakı sofrasısın sen istanbul. ah istanbul, gecelere aşık olma sebebim. hayatı öğrendim sayende istanbul. ilk geldiğimde ayaklarım titremişti istanbul, şimdi vezgeçilmezim oldun. hadi yatalım bak gene kimseler kalmamış odamda. bir sen, bir de ben!
Artık dönüş vaktidir kavgamızın şehrine. Hızlı bir dönüş ile 12,00 civarı eve varılır.Gribin kaçınılmaz,zatürrenin plase olduğu iş dolu bir pazartesi sabahına uyanmak için uykuya dalar yorgun bedenler.
Adım adım peşinden gelen bizler senin sevginle yaşıyoruz. Sen durma saldır Galatasaray! Umudumuzsun...''
alıntıdır
gerçekten güzel...
Post a Comment