!spoiler içeriyor, aman dikkat!
öncelikle şunu belirtmeliyim: 'filmi çıkacak' söylentilerinin yayıldığı günlerden beri sabırsızlıkla bekliyordum evet ama the O.C. de teenage tipleri nerdeyse 30una gelmiş aktörlerin canlandırması misali, dizinin yayınlanmaya başlamasından 10 finalindense 4 yıl sonra gelen filmde bu kadar yaşlı sex and the city kızları görmeyi beklemiyordum. ne bileyim, dizideki karakterlerin değil de, onların 40ını geçmiş, olgunlaşmış hallerinin hikayesi gibiydi film haliyle. ancak kesinlikle dizinin 3 saatlik versiyonu tadında da değildi. belki de bu yüzden salondan çıkarken bazı insanların "dizisi daha komikti" yorumlarına şahit oldum. dizi daha komikti elbet, çünkü 20 dakikada ufak bir hikaye ele alınıp geçiliyordu, espriye daha müsait anlar yaratılıyordu. dizideyse koca bir hikayenin (ya da yan hikayelerle birlikte 4 diyelim) 3 saat boyunca evrilip çevrilmesini izliyoruz. ben şahsen aman bu ne böyle dizi daha komikti duygusuna hiç kapılmadım fakat diziyi izlememiş olanların da filme gitmesini önermiyorum. daha önceden karakterlerle tanışmamış, içlerini dışlarını ezberlememiş, nerelerden nasıl bu noktalara gelinmiş bilmiyorsanız film biraz yavan kalabilir.
dizide işlenilmeye çalışılan farklı hikayelere gelirsek; samantha karakterinin hikayesi ya tek eşliliği seçtiği, ya da kim cattrall çok para isteyip de yapımı geciktirdiği için cezalandırılıyor olduğundan diğerlerinin yanında daha durağan ve olaysız kalmış. hikayenin merkezi tabii ki carrie ancak dizide samanthanın maceralarını izlemeye alışkın olanlar filmdeki sönüklüğü farkedeceklerdir. dizide olmayıp filmde devreye giren zenci asistan karakterinin tek amacının "hollywood'da film çekiyorsan kilit rollerden birini zenciye vereceksin arkadaş, bu da bizim tarihten özür dileme şeklimiz" kuralının yerine getirilmesi olduğunu düşünüyorum; bana pek bir gereksiz geldi. yıllardır her saniye yanında olan kankaları değil de iki günlük asistan mı hayata döndürecek carrie'yi, yapmayın allahaşkına. ama genel olarak diğer hikayeler de, herşeyin sonlanışı da bana kalırsa tam olması gerektiği gibi olmuş. özellikle final sahnesinde mr. big'in carrie'ye ayakkabı giydirerek evlenme teklif etmesi bence dizinin ve carrie'nin ruhuna yapılan en güzel göndermeydi. bir de, dizinin kadınlar hakkında çok şey öğrettiğini düşünen bir insan olarak filmde de carrie'nin (ki kendisi evlilik delisi olmayan, ekonomik özgürlüğe sahip, güçlü bir kadın imajı) bile kendini düğün moduna nasıl kaptırdığını gördüğüm an bir kez daha anladım; biz böyle büyümüş, böyle yetiştirilmişin ötesinde böyle kodlanmışız cins olarak, ne yapalım.
nihayetinde, ben bunca zamandır beklediğime değdiğine ve aradığımı bulduğuma inanıyorum. diziyi izlemeyenler yapılan reklamın gazına gelmeyip çok büyük beklentilerle değil de öylesine bir "chick flick" izlemeye ve moda olayının dibine vurmaya giderlerse onlar da hoşnut olurlar. zira modayla kıyısından köşesinden ilgilenen her insan için görsel bir show olmuş film. son olarak burdan filme erkek arkadaşlarıyla gelen kızlara seslenmek istiyorum: yazıktır, çocuklara işkence etmeyin.
No comments:
Post a Comment