Thursday, June 18

zeki demirkubuz

hayatla bağları güçlü bir insan olmama rağmen, hayatımın hiçbir bölümünde Beşiktaş'la kurduğum bağı başka hiçbir şeyde kuramıyorum. 11 tane oduna Beşiktaş forması giydirseniz ben yine de tribüne gider onları seyrederim. pek sosyal olmayan, hayatı yalnız yaşayan, fazla arkadaşı olmayan biriyim; ama Beşiktaş tribünü öyle bir yer ki o kapıdan girdiğin an herkes kardeşin, arkadaşın olur. orada başka bir şey var! nasıl yurt dışına çıktığınızda özleminiz öyle bir artar da kötü şeyleri bile anarsınız, onun gibi bir şey... bu ölçülerde bir takım tutmak akli değil, akıldışıdır. bütün taraftarlar için aşağı yukarı böyledir ama dinledikçe, sordukça, konuştukça özellikle Beşiktaşlılarda bu durumun daha baskın olduğunu görüyorum. fenerbahçe ve galatasaray'ı tutanların taraftarlık hikayeleri popülerlik, başarılar, şampiyonluklar ve egemen ideolojileriyle örtüşür. Beşiktaşlılık, anlatılması zor bir damara bağlıdır.

1980'lerin ortalarından 2009'a uzanan dönem Türkiye'de toplumun ve birçok kurumun ahlakını ve kendini var etme üslubunu değiştirdi. bu dönemde Süleyman Seba, Beşiktaş'ı yönetti. demirören'in galatasaray'ın şampiyonluğuna sempati duyması ya da forma satışlarını öne sürerek "fenerbahçe taraftarına imreniyorum" demesi kritersiz, bir ahlaka sahip olmayan, kapitalizmin en kişiliksiz yanlarından beslenmeye çalışan bir anlayışın Beşiktaş'a egemen olduğunun resmidir. şu anki kötü gidişat o günlerden elde edilen tavırla taraftarın olayları sorgulamasıyla ve doğru yolu tutturacak bir yönetimle değişebilir.

four four two - haziran sayısı*


*en son ortaokulda sırf kapağında leonardo di caprio var diye dergi alırdım. o zamanlar hissettiğim duyguları kapağına holosko'yu koyarak seneler sonra bana tekrar hissettiren 4-4-2 ekibine teşekkürü bir borç bilirim.
imza
teenager voodoo.

10 comments:

absalom said...

ben şahsen sizin başkandan çok memnunum voodoo :)

hiç gitmesin 100 sene başkan kalsın.
:)

Sinan Kolat said...

GSli olarak ben bile etkilendim güzel yazmış herifçioğlu

bu arada hakkaten ben BJKli olsam çok üzülürdüm bu şampiyonluğa, bi 10 sene daha başınızda tüpçü

scostar said...

Çok süper yazı, zeki demirkubuz'un filmlerine hayranlığım kadar beşiktaşlığını ve yazdığı yazılara da bi o kadar hayranım. Kader filminde Bekir'e giydirdiği beşiktaş beresiyle beni benden almıştır.

"che ya da feyyaz" adlı yazısı da çok güzeldir, Asi Ruh filminde de anlatıyordu hatta. Onu da ilerleyen günlerde okursan hatta paylaşırsan mutlu oluruz :)

DoGHo said...

ovunmek gibi olmasin ama kendisiyle GOOOOOLLL diye sarilmisligim var! adamin hasosudur.

Anonymous said...

zeki demirkubuz'un filmlerini severim ama şu cümle topluluğuna takıldım : "fenerbahçe ve galatasaray'ı tutanların taraftarlık hikayeleri popülerlik, başarılar, şampiyonluklar ve egemen ideolojileriyle örtüşür. Beşiktaşlılık, anlatılması zor bir damara bağlıdır."

Hastayım bu Beşiktaşlıların genelleme yapmalarına ve "sevinmek için sevmedik" abi edebiyatlarına... Ben 80'liyim ve çocukluğumda tutulması en zor takım Fenerbahçe'ydi...Gelen geçen koyardı...Beşikyaş sürekli şampiyon olurdu...Galatasaray avrupa da eserdi...Ama Fenerbahçe formamı çıkarmazdım hiç üstümden...Kimsenin tekelinde değil "karşılıksız sevmek"... Herkes kendine göre anlam yüklüyodur zaten sevgisine...

Ortega said...

Çocukluğumun Fenerbahçe'nin başarısızlıkları ve Beşiktaş'ın kupalara ambargo koyduğu yıllarla geçti. Ergenlik günlerimde Galatasaray çıktı bu kez piyasaya. Fenerbaheçe'yi en zor zamanlarda sevdim ben. Daha sonra Fenerbahçe'nin kupaları arttı, ve Avrupa başarı gündeme geldi.

En zor günlerde sevdik..hala da seviyoruz, hep seveceğiz. Olaya nasıl kendime bağladım. Ben de anlamadım valla :D

miracsaral said...

Zeki bey güzel yazmış, tamam da her şeyden öte sevginin nedeni olmaz ki efendim, zaten olmadığı için güzeldir. Maalesef takımlarımızı tutmak için bu tür nedenler yaratmak bence bizim hodbinliğimizden kaynaklanıyor.

Halbuki, takımlarımızı tutarken önce seviyor, sonra sevilecek taraflarını arıyoruz/buluyoruz.

Ayrıca yukarıdaki hiç bir yorumda(benimki dahil olmak üzere), yazıda anlatılmak ve verilmek istenen mesajla bağlantı kuramamış.

Dışarıdan bir gözlemci olarak diyebilirim ki Beşiktaşlılık Yıldız Tilbe şarkılarına benzer; ikisi de arabesktir, ikisi de cidden içten gelen öz duygulardan beslenir ve ikisinin de tuhaf, eşgali tanımsız ve biraz asabi taraftarları vardır.

erbo said...

ağar yazmış - güzel yazmış.

gulphi said...

bu durumda hiçbir başkan çıkıp da holiganlık yapmasın zaten, bunları söylemişse tüpçü başkan, iyi demiştir. En azından ortamı germemiş, taraftarlık ve holiganlık arasında güzel durmuş, saygı duydum, beşiktaşa geldiğinden beri tek olumlu hareketi diyebilirim hatta, kritersiz demek yanlış olmuş.

Ali Ece said...

Tüm FourFourTwo adına biz sana teşekkür eder, yazıalrını dergimizde yani derginde görmek isteriz...
Ali Ece