
böyle bir başlıktan sonra emoluğun dibine vurmam beklenebilir, hele ki geçtiğimiz hafta boğaz ağrımın üzerine eklenen kulak ağrısıyla baş edemeyerek acile gidip iğneyi yedikten sonra acilde yalnız oluşuma uyanıp doktorların, hemşirelerin ve kredi kartımı uzattığım adamın şaşkın bakışları arasında 'yalnız öleceğim' modunda ağlama krizine girdiğim düşünülürse anormal de olmaz. yalnız benim son zamanlarda sorguladığım şey başka. bunca zaman götümüzü yırttık, okulumuzu okuduk, işimizi bulduk, kendi ayakları üzerinde duran kadın olduk da mutluluğu bulamadık ya; bunun sebebi yanımıza herif cinsinden biri olmaması mı şimdi? hayatımızın geri kalan alanlarında her şey süperken gece seviştikten sonra göğsüne yatabileceğimiz bir adam olmayınca her şey anlamsız mı? sosyal ortamlara girince eve götürecek adam kovalamamız, mutlu çift görüntüsü çizenlere garip bir kıskançlıkla bakmamız normal mi? son zamanlarda annemin de evde olmayışıyla içine düştüğüm bunalım budur. yanlış anlaşılmasın, yediremediğim şey ihtiyaç duyulanın bir erkek olması değil. hayatta kendi kontrolümüzle halledebileceğimiz onca şeyi tam yaparken, bizden bağımsız koşullarda gelişen, ve benim katiyen umudum kalmadığı bir olay yüzünden mutlu olmadığımı hissetmek bana koyan. aşk olmayınca hayat da olmayacaksa sikeyim böyle hayatın ızdırabını ulan.