Sunday, May 30

is there life after love


böyle bir başlıktan sonra emoluğun dibine vurmam beklenebilir, hele ki geçtiğimiz hafta boğaz ağrımın üzerine eklenen kulak ağrısıyla baş edemeyerek acile gidip iğneyi yedikten sonra acilde yalnız oluşuma uyanıp doktorların, hemşirelerin ve kredi kartımı uzattığım adamın şaşkın bakışları arasında 'yalnız öleceğim' modunda ağlama krizine girdiğim düşünülürse anormal de olmaz. yalnız benim son zamanlarda sorguladığım şey başka. bunca zaman götümüzü yırttık, okulumuzu okuduk, işimizi bulduk, kendi ayakları üzerinde duran kadın olduk da mutluluğu bulamadık ya; bunun sebebi yanımıza herif cinsinden biri olmaması mı şimdi? hayatımızın geri kalan alanlarında her şey süperken gece seviştikten sonra göğsüne yatabileceğimiz bir adam olmayınca her şey anlamsız mı? sosyal ortamlara girince eve götürecek adam kovalamamız, mutlu çift görüntüsü çizenlere garip bir kıskançlıkla bakmamız normal mi? son zamanlarda annemin de evde olmayışıyla içine düştüğüm bunalım budur. yanlış anlaşılmasın, yediremediğim şey ihtiyaç duyulanın bir erkek olması değil. hayatta kendi kontrolümüzle halledebileceğimiz onca şeyi tam yaparken, bizden bağımsız koşullarda gelişen, ve benim katiyen umudum kalmadığı bir olay yüzünden mutlu olmadığımı hissetmek bana koyan. aşk olmayınca hayat da olmayacaksa sikeyim böyle hayatın ızdırabını ulan.

15 comments:

skywalkertrance said...

Bütün sorularının cevabı ne yazık ki evet. 4 yıldır yalnız yaşayan biri olarak içine düştüğün durumu (göğsüne yatabileceğim bir adam dışında) gayet net anlayabiliyorum. Hatta serzenişinden kendime pay bile çıkardım. Demekki sakallı neyim bir adam olunca değişmiyormuş bu işler. Kadın ve erkeğin zayıf noktaları (Örn: Yalnız kalma korkusu) benim tahmin edemediğim birçok noktada da birleşebiliyormuş.

Çok klasik olacak belki ama mevzu yaradılışla alakalı bence. Üzgünüm ama böyle boktan bir yapıya sahibiz. Bunun dışına çıktığını iddia edenler yalnız kalmanın, özgür olmanın avantajlarından bahsederken (Bkz. At yalanı sikim inananı!) söylediğin çiftleri gördüklerinde hepsinin ağızlarının suyu akıyor.

Okul ve kariyer hayatta tüketilebilecek şeylerken, aşk ve sevgi monotonlaşsa ya da zamanla azalsa da doğru insanı bulduğumuzda ölene kadar paylaşabileceğimiz şeyler. Dolayısıyla kadın ya da erkek bunun peşinde koşmamız normaldir. Onlar olmadığı zaman götümüze diken batıyormuş gibi rahatsız hissetmemiz de doğal değil mi? Aradan 15 yıl geçmiş ilk aşkımı hatırladığım zaman hala burnumun direği sızlar. Salakça bir düşünceye kapılırım "ulan acaba o muydu hayatımın kadını?" diye.

Yeri gelir en azgın insan, yeri gelir işkolik oluruz ama hep ah çekeriz O'nu bulmak için. (Bulduğumuz zaman da o ya da biz bok ederiz genelde!)

İsyanın şu anda durduğun yerden sana haklı görünsede zamanla unutacağını düşünüyorum. En köşeli (Bkz: İdealizm) insanları bile top gibi yusyuvarlak (Bkz:Realizm) yapıyor hayat.

bellatrix said...

bizi mutsuz eden birçok şey var; teknolojidir, iştir, dur durak bilememektir vesaire; ama mutsuzluğumuzu azaltacak bir şey yok ya sıkıntı orda.

aynen paylaşıyorum hissiyatını. bu gece 23:40'ta birini aramam gerekti ve arayamadım, yalnız ölüp cesedini köpeklerin bulmasıvari Bridget Jones triplerini eskiden hiç anlamadığımı düşündüm, sonra düşündüm ki bu his bir süre sonra yine yabancı gelecek bana, sonra yine tanıdık gelecek, hıçkırık gibi alışıp buna, bloga konu etmemeye başlayacağız sanırım bi gün.

miracsaral said...

"hayatta kendi kontrolümüzle halledebileceğimiz onca şeyi tam yaparken, bizden bağımsız koşullarda gelişen, ve benim katiyen umudum kalmadığı bir olay yüzünden mutlu olmadığımı hissetmek bana koyan"

Tam şu anda seninle aynı şeyleri hissediyordum. Hayatımızı mal gibi; sanki böyle dramatik bir filmmiş gibi izliyoruz. Yönetmeniyiz sanıyoruz da değiliz. Oyuncusuyuz sadece. Bu yüzden haddimizi bilip oyunculuğa devam etmek en iyisi.

Hayat denilen şey kendi kendimize ağırlık haline getirdiğimiz şeylerin altında ezilmekle geçiyor.

Boşver, salla, bırak yaa falan demeyeceğim. Zaten yapabilsen bunu çoktan yapardın.

Hich said...

reikici bakışımla şunu söyleyebilirim ki, söylemek istemediklerini söylemiş, duymak istemediklerini duymuşsun. o yüzden kulak burun ağrısı ... gerisi yorgunluktandır bebeğim, koşuyorsun uzun zamandır kanımca, az dinlen;)

Mr. No said...

insanoğlu hep elinde olmayanı istemekle harcıyor vaktini. şimdi sen de bi kıllı göğüs arıyosun ya, bulsan bir süre sonra "git bi duş al, kokuyosun hayvan" diyesin gelebilir.

voodoo girl said...

kılsız göğüs tercihimdir.

varol döken said...

kıl, sert göğüslerin hava yastığıdır...

aycan said...

yazıdan tamamen bağımsız beni şu an şaşırtan şey skywalkertrance ın blog yazına (ıhmm siz bloggerlar ne diyorsunuz neyse ben blog yazısı diyorum) commentle değil bir başka yazıyla cevap vermesi oldu..tebrik ediyorum

varol döken said...

şaşırma güdülerini kaybetmemek için xanax'larını kaybet, biz bu kafayı seviyoruz yahu...

aycan said...

burda voodoogirl'ün blogu altında chatleşiomuş gibi olmasın ama; varol döken beni bir sen anladın sende yanlış anladın..şehrimize teşrif etmenizi bekliyoruz efenm

sevgiler vudu seni beğenerek okuyorum

skywalkertrance said...

Orrayt den!

@a_janedoe

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=hayat%C4%B1+rgb+veya+cmyk+g%C3%B6rmek&nr=y&pt=hayati+rgb+veya+cmyk+gormek

ya da

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=okudu%C4%9Funu+anlamamak

Saygılar, sevgiler...

Anonymous said...

bizi böyle programladılar galiba, hep olmayanı ister olduk.. "ol"unca da uğraşmaya başladık sağıyla soluyla.. rahat bırakmadık ne karşıdakini, ne kendimizi..

ne açıdan baktığına göre değişir neticede sorunun cevabı.. hayatında kılsız göğüs olduğu zamanlar mutlu muydun? ortalamayı alırsak yüksek ihtimalle "hayır" şimdi yok mutlu musun? hayır.. demek ki bu bir değişken değil :) başka yerlerde aramak lazım galiba her ne arıyorsak :)

Acme said...

genel anlamda böyle bi gidişattan bahsediyodum ben de. bi sonraki muhtemel adımın doğu tipi aydınlanmacılık olabilir. yukardaki reikici arkadaş gibi.
ama yapma işte.
kısaca yeni bi gerçeklik arzusu değil mi lan bu seninki?

işte herkes için bi yerden sonra anlamsız gelmesi "anlamsız işte yeaa" demek değil de asıl rahatsız eden şey A veya B tipi düzen değil yani aslında Anın ya da Bnin olması ve ona göre şekillenebilen pozitif yüklü boşluk denilen şeyi görünce bütün reikideki anlamıyla enerjisi çekiliyo ve default formumuza geri dönmüyo muyuz. baya cinsiyetsiz bi durum. bu da hayat gibigibigibi. ya da hoşgeldin kapitalizm.

o yüzden senin bi "erkeğe" ihtiyacın var.

Acme said...

mission complete dııt dıt
eyvallah

La Santa Roja said...

Öyle biri yok. Aramayı bırakıp umut etmeyi kesmeli. Pandora'nın lanetiyle yaşamaya alışmalı, böylece o zaman zaman gelen iç sızısı kaybolur zannımca. Sızan klozetin kenarlarını silikonla kapattığımda hissettiğim "Ben herşeye yeterim." hissiyatını genele yayabilirsem kurtuluşu bulacağımı düşünüyorum.