Monday, August 30

ipimle kuşağım sikimle taşağım


kadının mal, bekaretin namus, evliliğin ahlak olduğu güzel toplumumuzda bu üç saçmalığı birden potasında eritmeyi başaran bir âdet var malumunuz; evlenirken gelinliğin üzerine kırmızı kuşak bağlama. dün alp de twitterda mevzuyu "kırmızı kuşak diye bir şey var memlekette. gelinlere takılıyor. "test ettik onayladık, sikilmemiş; tepe tepe sikebilirsin" anlamına geliyor. kadına nasıl bir hayvan muamelesi yapıldığının net tezahürü. bunu ahlaktan sayan adamın kafatasını sikeyim ben" diye atarına kurban bir halde ele alınca ülke olarak birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde mevzuya el atmam kaçınılmaz oldu. gelenektir, görenektir, kökenimizdir diye kuşak bağlama seremonisini sürdürmek isteyenlere teklifim kuşak renginde revizyona gitmek. madem seksin evlilik öncesi yapılıp yapılmadığı düğüne çağırdığımız herkesi ilgilendiren bir mesele, o halde daha ayrıntılı bilgilendirme sağlayacak, takılacak kuşağın renginin sekste deneyime göre taekwondo usülü belirlendiği bir sisteme geçiş yapmak en güzeli olacaktır. şöyle ki:

BEYAZ KUŞAK (Masumiyet): Temizlik, saflık, hiçbir zararı olamayan,masumiyet gibi anlama gelir.Taekwondoya ilk başlayan ve taekwondo hakkında hiç bir ön bilgisi olmayan sporcular takarlar. (bakire)

SARI KUŞAK (Kök Salmak): Yere atılan tohum nasıl bir süre sonra sürgün verir kök salar ve dünyaya merhaba derse , sarı kemere geçen bir sporcuda artık taekwondo dünyasına kök salmış , prensiplerini öğrenmiş ve gelişmeye hazır duruma gelmiş demektir. (seksi merak ediyor, ilgisi var)

YEŞİL KUŞAK (Sürgün vermek): Sürgün vermek, büyümek anlamındadır. Taekwondo sporunda kişi artık taekwondo ile ilgili beceriler kazanmaya başlamıştır. (eline alıyor)

MAVİ KUŞAK (Gelişmek): Göğe erişmek anlamındadır. Sürgün veren ağaç nasıl bir süre sonra gelişimi tamamlar ve uzayıp görkemli bir ağaç olursa, taekwondocu da artık gelişimini tamamlamış, temel teknikleri öğrenmiş yavaş yavaş olgunlaşmaya başlamıştır. (ağzına da alıyor)

KIRMIZI KUŞAK (Tehlike): Kırmızı kemerdeki bir taekwondocu artık dikkate alınacak bir yapıya sahiptir.Kendisine saldıran rakiplerini uyaran ama ikazını dinlemeyip üzerine gelen muhaliflerini kolayca bertaraf edecek yapıdadır. (yeni verdi çok azgın)

SİYAH KUŞAK (Olgunluk): Taekwondoda olgunluğu ve profesyonelliği temsil eder. Tehlikelerden çekinmez ve korku bilmez bir karakter yapısını içerir.Siyah kemer takınan sporcu hem fizikman mükemmel bir estetiğe ve ruh hali olarak toplum ahlak kurallarının zirvesinde bir kişiliğe ulaşmış demektir. (ters domaltıp düz sikebilir)

Wednesday, August 25

If we’re in love we should make love

one night stand ya da takılmaç kavramıyla ilgili bir problemi olmayan, 'sadece seks' diye bir şeyin varlığına inanan ve o yönde yaşamak konusunda onun bunun lafıyla uzaktan yakından alaka kurmayan kadınlar olarak günün birinde 'sevdiğimi sikemem, siktiğimi sevemem' diye adlandırdığımız hanzo erkek hastalığının bir seviye üzerinde bir hissiyatla baş başa kalacağımız konusunda uyarılmış olsak bir şeyleri değiştirmek adına bir adım atar mıydık bilemiyorum, ama ben şahsen bu aralar bir garip hallerdeyim. bir gece önce uzun vadede gerçekten hoşlanabileceğime inandığım adamla fırsatım olmasına rağmen sevişmeyip ertesi gün de kız ortamında "siz onunla yatmamıştınız değil mi?" sorusuna başka bir arkadaşım tarafından verilen "yok ya çünkü ben ona gerçekten değer veriyorum abi" cevabını duymam sonrasında 'bir şeyler hissettiği adama hemen verememe' şeklinde nitelendirdiğim bu hissiyat önceleri "ulan konuşup duruyorum da ben de mi acaba sekse sandığımdan daha fazla anlam yüklüyorum?" korkusu yaşamama sebep oldu ancak sonra tabii ki kendimle çelişmemi engelleyecek daha mantıklı bir açıklama buldum: seksi skorla özdeşleştiren ilişkilerin sayısı artıp seks yapılan insanlar hayatta bir günden fazla yer etmemeye başlayınca, ister istemez seks ve seks yapılan insan 'tüketilecek madde' konumunu alıyor ve tüketilmek istenmeyen insanlarla daha sıkı bağlar kurmadan yatağa girmeye insanın eli ayağı ve vücudunun diğer bölgeleri gitmiyor. paylaşımlar arttıkça o insanla yapılacak seksin beklentisi artıyor, hisler arttıkça başka insanlarla alelade seks de yapılamıyor; yani mecazi anlamda siki tutup gerçeğine yaklaşamadığımız günler geliyor. tehlikenin farkında mısınız?

Tuesday, August 24

Rain Level Boots

modaya çıktı diye bin tane çeşidi rengi çiçeklisi böceklisi geldi şu yağmur botlarının güzide ülkeme de şunun gibi orjinal fikirlisi gelmedi ya ben ona yanarım arkadaş. olsa da giysek.

regina regis

Tuesday, August 17

ugly or pretty, it's still my city

opticlox
kutsal topraklara ayak bastım ve huzuru buldum. havasını ayrı, yerini ayrı sevdiğim ankarama döndüm. her yeni insanla tanışıp nerelisin muhabbeti döndükten sonra kaçınılmaz olan karşı tarafın ankara'ya bok atması - benim sevdiğimi söylemem - karşı tarafın buna şaşırması - benim sebeplerimi açıklamam ritüeli bu yaz da başımdan eksik olmadı elbette ama ben artık yoruldum. diğer şehirleri değil, ankara'yı sevmek için yüzlerce mantıklı sebebim olmasına rağmen sevgiyi mantıklı sebeplere bağlama gayretinden yoruldum. 'ben seviyorum' noktasında bitmesi gereken tartışmaların gereksiz karşılaştırmalarla uzamasından yoruldum. ankara'ya adım attığımda hissettiğim sevinç duygusuyla anladım ki şu hayatta aşık olduğun iş + şehir + insan kombinasyonunun önünde durabilecek hiçbir şey yokken ve benim şehir hanem cepteyken sözlerin kifayetsiz kaldığı noktadayım. daha kifayetli bir anlatım için alp'e, sevdiğiniz şehirde yaşama şansından mahrum olmamak için de allah'a başvurabilirsiniz.

Sunday, August 15

seni çözmek için altyazı lazım


hep söylerim, her türlü kadın - erkek ilişkisinde sorunlar oluşmasının en büyük sebebi kanımca iletişim problemleridir. ilginçtir, "bir insanda aradığım en büyük özellik dürüst olması" ekolü bir milletin çocukları olmamıza rağmen böyle ikili ilişkilerde dürüstlük pek sık başvurduğumuz bir yöntem olmuyor. bunun en büyük sebeplerinden biri hemcinslerimin adının 'oyun ve hesap peşinde'ye çıkmış olması, ki elbette bu imajın oluşmasına yardımcı pek çok hemcinsim var kabul etmek lazım. yalnız bana göre o hiç oyun yapmadığı, net olduğu iddia edilen erkek cinsinin de birinci vazifesi o tip kızlarla gerçekten kağıtlarını masaya koymasını bilen kızları ayırt etmeleri ve ona göre davranmaları.

ortalama kız tipinden yola çıkarak hal-tavır kararı veren erkeklerin bana sıkıntı vermesindeki sebep, default bir davranma biçimi geliştirip her türlü kıza aynı muameleyi yapmaları. bana göre artık bazı şeyleri aşıp rahat yaşama noktasına gelindiyse -toplumca olmasa da en azından ikili düzlemde- erkekteki "ben seni tek gecelik bir ilişki olarak görmüyorum" mesajı veren hareketler oldukça kolpa ve sinir bozucu. görüyorsun, ve ben de seni öyle görüyorum, o zaman neden "bir kızı yatağa atmanın tek yolu onunla bir ilişki düşündüğün izlenimini vermek ama yattığınız geceden sonra onu hiç aramamak" öğretisinin köpeği oluyorsun be adam? inanın belli ölçüde kaşarlanmış olduğundan bu numaraları yemeyen kadınlar bu muameleyi gördüklerinde sinirlendikleri şey bir ilişki yaşamamak değil aptal yerine konmak oluyor, o her şeyin farkında olmasına rağmen karşısındaki erkeğin kendisini kandırarak yatağa attığını düşünmesi belli bir sosyal zeka seviyesinin üzerindeki kadında sinir bozukluğu yaratıyor, kendimden biliyorum. kadınların sürekli bir iş çevirme modunda olması, söyledikleriyle aslında söylemek istediklerinin hiç aynı olmaması, her hareketlerinin çok hesaplı olması gibi şikayetler hemen her erkeğin diline pelesenk olmuşken kendilerinin seks yolunda her türlü karaktersizliği mübah görmelerini ben şahsen anlamıyorum.

bu tip mevzuları konuştuğum arkadaşlarımdan bazıları bu sıkıntımı dile getirdiğimde özetle benim insanları kategorize etmeyi çok seven bir yapım olduğu için herkesten bunu beklediğimi ama insanların robot olmadığını, bir erkek bir kızla tanıştığında 'tek gecelik kız davranışı' ya da 'uzun ilişki kızı davranışı' şeklinde bir chipi vücuduna yerleştiremeyeceği için aslen nasıl bir insansa karşısına çıkan kadına da o tavırla davrandığı ve kadının hangi statüye koyulacağını da zamanın gösterdiğini falan söylediler. düşündüm biraz, haklı olabilirler. yalnız ben erkeklerin çoğunun o kadar masum olduğuna inanamıyor, o hareketlerin altında "ben buyum, böyle davranayım bakalım nereye gidecek" zihniyetinden ziyade o gecenin skorunu garantiye alma zihniyetinin yattığını sanıyorum. gol olduktan sonra topun elle kazanılmış olması futbolcunun şerefsizliğini gören taraftarın nefreti dışında bir sonuç yaratmıyor malum, gol yine gol. dolayısıyla ben hala dürüstlüğünden ödün vermeyip o gece elini sikme riskini göze almaktansa karakterinden ödün verip her koşulda karı kaldırmaya çalışan erkeklerin sikinin kalkmadığı bir dünyada yaşamayı hayal ediyorum. allah büyük.

ayda yılda bir olsa da muhakkak ara

1. dedelerinin yediği insan eti: yemiyor da ovalıyorlar şuradan izlenebilir.

2. 14 yaşındakine kıza sex sex sex küçücük kıza sex 14: histerik sapık yaa defol git blogumdan.

3. animal sex in daha iyisi: google'a bir sitemdir bu, "önceki gösterdiklerini beğenmedim daha iyisini istiyorum" diyor.

4. avrupada yayılan kız arkadaşı ile milletin ortasında sikme: avrupa'nın bu gelişmişliğine hayranım azizim kızlar hem kendileri teklif ediyor hem milletin ortasında sikişiyor işte medeniyet bu cCc.

5. belgesel çiftleşmeleri kadınlarla porno tv: google'a yazacağına discovery porn diye kanal kursa bu adam şimdiye zengin olmuştu.

6. bjk sevisme vodoo: iyi dileklerinizi eksik etmeyin lütfen oluşturduğumuz sinerjiyle beşiktaşlı bir futbolcuyla sevişme hayalimi gerçekleştirebileceğimize inanıyorum.

7. kadınların götten sikilme oranı yüzde: adam istatikçi beyler, şansını hesaplayacak.

8. key hesapları ne oldu be amına koyduklarımın: isyanına kurban.

9. maykıl ceksın ruhu evlere geliyormu: o ne lan manikürcü çağırıyor sanki.

10. voodoo kısa anlatımlı: özet geç piç diyorsun da ben uzun cümlelerimle varım bebeyim.

Friday, August 13

öğretmenlik çok rerörerö


ilkokuldayken "büyüyünce ne olacaksın?" sorularına yalandan değil anneme özenerek "öğretmen" dediğim günden sonra düşüncelerim değişmeyince, lisede matematiğe kafam basıyor olmasına rağmen dil seçmekte ısrarcı olmuş ve sırf ingilizce öğretmeni olabilmek için üniversitede dil bilimi bölümünde okumuştum. malum eskiden öğretmenlik çok saygı duyulan bir meslekmiş ancak zamanla, kanımca büyük ölçüde "hiçbir şey olamazsam öğretmen olurum"cuların eseri olarak, pek kaale alınmayan ama her ortamda "öğretmenlik de kolay yeaa, zaten kadın için ideal meslek" replikleriyle karşılanan bir meslek haline geldi. neresi kolay arkadaşım? işbu yazıyı yazma sebebim bu düşünceye sahip olanlara -elbette kendi contextimi baz alarak- çemkirmektir, baştan söylüyorum.

öğretmenliğin 'kebap iş' olarak addedilmesinin ana sebeplerinden biri erken biten mesai saati. benim şu an okuldan en geç çıktığım saat 16.30, sınav günleri 17.15. yalnız insanların anlayamadığı şey, okuldan çıktığım an işimin bitmiyor olması. mutlaka okunacak kağıtlar, ertesi güne hazırlanacak dersler, kontrol edilecek ödevler vs oluyor. dolayısıyla iş yeri sınırlarından çıkıyor olmak işiniz bitti demek değil. ikinci sebep "amma çok tatiliniz var yeaa". benim şahsen yazın 1 ay tatilim var, dolayısıyla tüm öğretmenleri devlet okulundakiler gibi 3 ay tatil yapıyor zannetme işini bir bırakalım. insanlarda öğrenciler tatile çıktığı an hocalar da tatile gidiyor gibi bir anlayış var, onu da bırakalım. yıllık izni genelde 1 ya da 2 hafta olan insanlar için elbette 4 hafta uzun bir süre, ve bizim okul dönemi içinde de farklı tatillerimiz oluyor evet ama işin psikolojik yüküne bakıldığında "ooh amma tatil yaptınız"lık bir durum yok.

herkesin işi zor bittabi, en klişe söylemle iş kolay bir şey olsaydı üzerine para vermezlerdi. yalnız sadece fiziksel koşullara bakarak öğretmenliğe kolay meslek demek biraz ayıp etmek oluyor. ben, hayatımda kötü ne olmuş olursa olsun her gün o sınıfa güler yüzle girmek zorundayım. hafta içi içkiyi biraz fazla kaçırıp hangover halde ofise gitme, kahvelere gömülüp bilgisayarın başından kalkmama gibi bir lüksüm yok. ben işimi kötü yaparsam birkaç hesap karıştığı için patronumdan azar yeme derecesinde değil, bir insanın hayatıyla oynama derecesinde hata yapmış oluyorum. 18 yaşında, üniversiteye yeni başlamış, karakterini yeni yeni oturtan çocuklara ister istemez rol model olma durumundayım. sayı-harf-hesap değil uğraştığım şeyler, insanla uğraşıyorum. eve iş getirmek sadece laptop başında saatlerce yazı yazmak değil benim için, çocukların tüm sorunlarını da 7/24 beynimde taşıyorum. hayatınızda çok idealist öğretmenler görmemiş, böyle deneyimler yaşamamış, etrafınızdaki öğretmenlerden bu söylediklerimin aksini duymuş olabilirsiniz; yalnız ben birilerine bir şey öğretmenin bir insana verdiği gücün ve yüklediği sorumluluğunun farkında olan bir öğretmen olarak "öğretmenlik de kebap iş yeaa" lafını artık duymak istemiyorum.   

Thursday, August 12

nobran?!


rus turist misin futbolcu musun arkadaş bu ne?

Tuesday, August 10

kimler geldi kimler geçti

hiçbirisi hasretini gidermedi


bugün doğum günüymüş, bay kerahet uyandırdı.
hüzünlere gark olduk.

Monday, August 9

huzur alaçatı'da (capsli)


tatile gidip kumsal fonlu ayak fotosu çekmeyen blogger olamaz

dostum denizorbay ile çıktığım alaçatı tatili dün sona erdi fakat öğretisi baki: erkek yok, huzur var. bir kere alaçatı doğası itibariyle huzur yuvası bir yer olduğu ve biz adaçatı konuk evi gibi duvarlarından huzur akan bir yerde kaldığımız için tatile 1-0 önde başlamıştık. üzerine her gün başka sahil, her akşam başka balıkçı, internetten uzak günler derken kendimi aştım nirvanaya ulaştım; 10 günün ortasında kaşındığımız, tabii ki ağzımızın payını aldığımız, sonrasında polis çevirmesinden dertlerimizi anlatarak kurtulmayı başardığımız gece dışında sorunsuz ve muhteşem bir tatil geçirmeyi başardık. ruhum mutluluktan uçadursun bedenim alışılmış "noluyor lan burası ankara değil?!" tepkisini vermeyi ihmal etmeyerek güneş pıtırcıkları türetti. zaten beyaz insanın 2 adet tatil çilesi vardır; biri güneş alerjisi diğeri de tatil dönüşü gördüğü her insanın "aa hiç yanmamışsın?" demesi. ayrıca bozkırkurdu olduğum için bir süre sonra denizden de midem bulanmaya başladı. zaten şu hayatta en sevmediğim şeylerden biri yüzmek sanıyorum, hele denizde altından ne girecek üzerinden ne çıkacak belli değil. zaten ben balık olsam büyük ifrit olurdum, düşünsenize birileri evinize gelip salak salak hareketler yapıyor, birtakım motorlu ve plastik aletlerle dolaşıp duruyor üzerine bir de işiyor üstelik arkadaşlarınızı falan yakaladı mı da yemeden bırakmıyor. bunlar bence çok ayıp şeyler. sonuç olarak yaya'da kokteyllerle başlayıp babylon'da nouvelle vague konseriyle sona eren 10 günlük alaçatı tatilim ve internet detoxum bana hem aradığım huzuru, hem de şu hayatta nelerle ilgilenip neleri artık hayatımdan çıkartmam gerektiğinin cevabını verdi. herkes sıcaklardan şikayet ederken biz gayet rüzgarlı ve serin günler geçirdik, çeşme ve özellikle alaçatı o açıdan da çok iyiydi. bana göre bölgenin 2 önemli sıkıntısı var, biri istanbul'dan gelen mekanların işgali ki izmirli arkadaşların çeşme faşistliğini daha iyi anladım; diğeri de taksilerin pahalılığı. biz durumu bildiğimiz için araba kiralayıp rahat rahat gezdik ama taksiye bindiğimiz tek bir akşam ödediğimiz ücret -ki kendisi benim ankara'dan izmire gitmek için uçağa ödediğim paradan daha fazlaydı- bana gösterdi ki bir çeşme'de arabasız takılmak bir de nasıl kimse o taksi ücretlerine müdahale etmez anlamak mümkün değil.


no 35 - adaçatı konuk evi

bir amme hizmeti olarak daha spesifik olmak ve hürriyet yazarı edasıyla çeşme'de ne yapılır ne yapılmaz bilgisi de vermek isterim bu noktada. bir kere yaşınız küçükse yaşadınız, gittiğim dönemle mi alakalı bilmiyorum ama "13 yaşındayız ve çeşme'deyiz" ekibi hep etraftaydı, üstelik erkekleri gol yemem surf yaparım kızları elite model look finalisti. illegal olduğu için biz bulaşmadık. 'gündüz olsun denize gidelim' kontenjanında favori funbeach, ya da geçen seneki ve bizim hala kullandığımız adıyla kumbeach. denizi, ortamı, müzikleri, yemekleri komple güzel. aynı bölgede (çiftlikköy) daha sakin bir alternatif isteyenler için okan's place ideal. aya yorgi'de tartışmasız en güzel işletme babylon, harika ortam ve müzik. bir sonraki alternatif shayna olabilir fakat belli bir saatten sonra bodrum beach club müziklerine dönüyor ve kaçarak uzaklaşmak gerekiyor. zaten o koyda bir sürü işletme olması felaket olmuş, müzikler birbirine karışıyor ve sizin belli bir beach'i seçmiş olmanızın bazı noktalarda bir anlamı kalmıyor. 'gidip de vaktinizi harcamayın' mekanı ise seaside, çok popüler olmasına rağmen çeşme'ye yakışmayan kırolukta, saçma sapan müzikli ve kafeteryadan bozma restaurantlı bir beach. ılıca plajları da gereksiz çünkü deniz iyi değil; ılıca'ya gitmek için dost pide, veli usta dondurması veya ılıca hotel'de masaj keyfi sebeplerinden birine sahip olmalısınız yoksa gereksiz.


babylon'da "blog için foto çekelim" pozu

'yemeklerimizi nerede yiyelim' sorusuna verilecek pek çok balıkçı cevabı var ama benim favorim dalyan'daki balıkçı hasan oldu. alaçatı içerisinde sakin mekan isteyenler için agrilia güzel bir seçim, o bölgede olup da ılıca dost pide'de yemek yemeden döneni de dövüyorlarmış. 'yemeğimizi yiyelim yanında bir drink alalım' diyenler içinse çeşme marina güzel alternatif, orada da monk by babylon takdirimizi topladı. meydandaki kalabalığın hem içinde hem dışında olduğunuz sailors orta kahve alaçatı içinde güzel içki fırsatı veren bir diğer mekan. geceye çılgınlar gibi devam edelim diyenler için ise alaçatı içinde yaya kokteylleriyle ilgi çekiyor ama 2 civarı kapanıyor. paparazzi canlı müzik ve rock konseptini oturtmaya çalışmış ama ben pek tutmadım, maddi kaygılarla çok genele hitap etme yoluna gitmiş ve ortaya piyasa playlist çıkmış. ayrıca rock konsepti mekanda desk/bistro rezervasyonu ve şişe açtırtmak nedir türk gencinin olur olmadık yerde param var onu göstermeye çalışıyorum halleri beni benden alıyor. haftasonu alternatifi makah beach (alaçatı 11) sonrası riders çeşme'deki tüm gençler tarafından bilinen ve uygulanan bir rutin, ben de riders'ı tuttum oldukça hem müzik hem mekan güzeldi. güzel konser olduğu müddetçe pas geçilmeyecek bir başka mekan ise tabii ki babylon aya yorgi.


marina'da "ulan şu teknelerden biri bizim olsa" pozu

kıssadan hisse alaçatı gece hayatına doymuş, huzur arayan bizlere ilaç gibi geldi ama tatile başka motivasyonlarla çıkanlara söz vermiyorum. ha biz de gelirken bir gaza geldik sörf yeri dediler oc izmir dediler falan da sonra girmedik o işlere, o yüzden oradan yollu tavsiye veremeyeceğim. tatil sekssiz de güzel, benim bu tatildeki en kıymetli dersim budur.



yeter