birbirimizi göremediğimiz bunca zamandan sonra, üstelik ilk back to reality entryimde hayatımdaki gelişmelerden bahsetmem gerektiği fikrini kafanızda bizzat oluşturmuş olmama rağmen şimdi düşünüyorum da my so-called life bıraktığınız gibi durmakta. bir takım özel gün kutlamaları (yolu ankaraya düşen herkesin uğramadan geçmemesi gereken quick china), bir takım yeni dönem başlangıcında iş stresleri (i hate useless paperwork), hele bir takım var ki zaman zaman kötü futboluyla adamı deli eder (baki allah belanı versin).
benim hayatımda bütün bunlar olurken (çok zengin durdu) ülkedeyse uçaklar düştü, yağmurlar yağdı, yarıklar birleşti; bazı yarıklarsa daha da ayrılıyor. türban kullanımı 4 kat arttı diyen bir araştırmayla tersini iddia eden bir araştırma gündemde tartışmalara yol açmış. sokaktaki insana soruyor muhabirin teki, "etrafınızda son zamanlarda kapanan var mı?" diye. sebeplerini soruyor evet diyenlere -ki aralarında evet mesela ben diyenler çoğunlukta. inançtan, başka ne sebebi olabilir ki diyor biri, çünkü allah'ın yolu türkiyeye yeni düştü, bunlara vahy yeni indi. kocam istedi diyor diğeri, çünkü babası onu okula gönderse de değişmemiş bazı şeyler. sosyologlar sebeplerden biri olarak toplum-mahalle baskısını gösteriyor, türbanlılardan biri de sosyal beklentilerin öneminden dem vuruyor; belki birşeyleri bastırarak, belki baskı kelimesinin anlamını bilmeyerek, belki de türbanıyla kapattığı kafasına güneş girmediği için giren örümceklerin etkisiyle. ben yine kaçmak, gitmek, sihirli bir çubukla herşeyi değiştirmek istiyorum; tam da o an msnde nezamandır konuşmadığım ve görüşmediğim ancak bulmak için de facebooka ihtiyaç duymadığım bir lise arkadaşım, hayatımla 'keep up' olabilme amacıyla "ee, sen napıyorsun ev, iş, aşk?" diye soruyor. [işte hayatın özeti] durağanlık konseptiyle bezenmiş cevabıma bakıp "değişiklik bekliyor musun peki yakında?" diyor, "belki de 30 yaşında oturmuş bir kariyere sahip olmak için 25'inden sonra yaşanması gereken hayat budur" diyorum. "o kariyere ulaşınca tamam mı olacak her şey?" diyor, bilmiyorum cevabı. joker hakkım yok, ve bir kez daha anlıyorum: the things that prevent you from being unhappy do not necessarily make you happy anyway.
I jumped when I felt my soul fit in.
Monday, December 3
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment