şehirde oturan ve bundan memnun olan pek çok ankaralı gibi ben de sosyalliğimi tunalı taraflarında yaşamayı tercih etsem de dün sabah havada güneş görünce yaz geldi zannedip delirerek kendini sokaklara atan kadim dostum ayferin baskılarıyla kendimi park caddesinde buldum. park cadde, şehrin o tarafında oturan insanların anasının amında oturduklarını meşrulaştırma çabalarının bir yenisi olarak çıkmış, i.melihin oğlu osman tarafından yaptırıldığı söylenen bir sokak. özellikle sokak diyorum ki cadde dedik diye bağdat caddesi gibi bir yer zannedilmesin - büyüklük olarak. işte bir takım cafe, restaurant ve bar tipi mekanlar karşılıklı takılıyorlar. biz de bir cumartesi sabahı pijamalarımızla özsüte oturup tatlı yedik, çay içtik ve biz kot giymeye bile üşenirken hanım kızlarımızın ne ara saçlarına maşa yaptırmaya vakit bulduğuna anlam veremeyerek takıldık bir süre.
akşamsa sabah özsütten dönerken dikkatimizi çekmiş olan shakespeare pubda bira içip patates yemeyi tercih ettik ki bana sorarsanız hayat dediğimiz şey bira-patates olabilir. düzeltiyorum; hayat dediğimiz şey bira-patates ve televizyonda barcelona maçı olabilir. park caddeye akşam saatlerinde gitmeyi planlayanlara tapsden sonraki önerim spr pub.
bu iki zaman diliminin arasında kalan süreçteyse başıma gelen en güzel şey nihayet kendime adidastan erkek mayo şortu almamdır ki bu olayı böyle tarif etsem de bazen senede sadece 1 hafta kullanacağım şeyler için neden bu kadar özen gösterdiğimi anlayamıyorum. sonra da estetik kaygıları yüksek bir sefa pezevengi olduğumu hatırlayıp tüm sorularıma cevap buluyorum.
bugün üzerimde günün anlam ve önemini dikkate aldığımızda şaşkınlıkla karşılanması gereken bir sukunet var, hayırlısı.
akşamsa sabah özsütten dönerken dikkatimizi çekmiş olan shakespeare pubda bira içip patates yemeyi tercih ettik ki bana sorarsanız hayat dediğimiz şey bira-patates olabilir. düzeltiyorum; hayat dediğimiz şey bira-patates ve televizyonda barcelona maçı olabilir. park caddeye akşam saatlerinde gitmeyi planlayanlara tapsden sonraki önerim spr pub.
bu iki zaman diliminin arasında kalan süreçteyse başıma gelen en güzel şey nihayet kendime adidastan erkek mayo şortu almamdır ki bu olayı böyle tarif etsem de bazen senede sadece 1 hafta kullanacağım şeyler için neden bu kadar özen gösterdiğimi anlayamıyorum. sonra da estetik kaygıları yüksek bir sefa pezevengi olduğumu hatırlayıp tüm sorularıma cevap buluyorum.
bugün üzerimde günün anlam ve önemini dikkate aldığımızda şaşkınlıkla karşılanması gereken bir sukunet var, hayırlısı.
6 comments:
hayırlısı hayırlı hayır
hakkaten park caddesi felaket uzak bi yer..Gidene kadar insanın canı çıkıyor.Bira+patates candır :D
yazıyı okumadan direk başlığa cevap vermece: offf ne biçim olurduuuu! :)
osman mı? bunu hiç duymamıştım işte! ama neredeyse her yer alkollü, mümkün müdür?
bir dahaki sefere shot'n bite'ı tavsiye eder, drop dead gorgeous serisinde gerard butler'ın eksikliğini hissettiğimi belirtirim.
ne kadar bitirim bi tipsin sen :) erkek mayo şort, futbol merakı, öyle hafif erkeksi ağız, hoşuma gittin vodoo ankara'nın hasısın ha
Osmancik'in park sokakciginin bazi "hic komik diil aslinda" mudavimleri de istanbul'a gocmus ankaralilara (niyeyse) "bakin cok gelisti burasi artik istanbul gibi oldu" demek icin park ornegini veriyo...Ama bu beyhude cabanin aksine, insan en cok Ankara'nin eski guzellerini, tunalisini, sonradan azcik bozulsa da arjantin'ini, ve hatta kolejliyse kurtulusla sakaryasini ozluyo..istanbul'a benzesin diye yapilmis cakma caddelerini diil ki!
Post a Comment