"çok kafa kızım abi ben yaa, hiç kız gibi değilim çok farklıyım" izlenimi yaratmak adına söylemiyorum da benim hiç düğün hayallerim olmadı amca. tabii evlenecek arkadaşlarla gelinlik alışverişine gidildiğinde gelinlik beğenmişliğim var ancak bunu 'beyaz gelinlik içinde melekler gibi salınma' isteğime değil moda aşkıma bağlıyorum. dolayısı ile bu istanbulda katıldığım düğünün uzun bir süre boyunca son olması en büyük dileğimdir zira nasıl gereksiz bir darlanmadır o düğün işi aklım hayalim almıyor nasıl şu taşın altına sokuluyor o eller:
* bir kere kimseyi memnun etme şansınız yok. dedikodular ilk dakikadan başlıyor onlar şu masaya oturdu bizim masamız neden daha arkada diye. zaten o kadar karının bin saatte hazırlanıp geldiği mekanda doğal olarak herkes moda eleştirmeni, kıyafetler de bir güzel değerlendiriliyor.
* gelinle damadın teşrif saati gelince son yılların popüler aktivitesi 'barkovizyon gösterisi' başlıyor. düğünde bebeklik fotoğraflarından başlayarak hayat hikayesi fotoğrafları slide showu yapma fikrini ilk kim çıkardıysa lütfen bana teslim edin onu. çiftin üniversiteye hazırlanırken çekilmiş 10 kilo fazlalı ve sivilceli fotoğraflarını barındıran ve sevimli bulmamız gereken bu gösterinin manasını çözebilmiş değilim.
* fotoğraflara atılan sahte gülücüklerden sonra birden müzik başlıyor kapılar açılıyor başıma sanki kraliyet ailesi salona giriş yapıyor böyle bir artistlik bir yürüyüş alkış kıyamet patlayan fişekler. konukların kafasında tabi gelinin götünün o gelinlikle nasıl büyük gözüktüğünden tut saçlarındaki kuş yuvası görünümlü topuza kadar binlerce after hour dedikodu.
* sıra geliyor nikah kıymaya. merasim zaten yeterince saçma, bir de nikah memurluğu sınavında artık nasıl bir performans yapıyor bu adamlar bilmiyorum hepsinde cem yılmaz olma aşkı. gavurlardaki gibi "bu birleşmeye bir itirazı olan ya şimdi konuşsun ya da sonsuza kadar sussun" faslı yapılsa bak eski sevgililer falan nasıl atlayacak da genelde erkek tarafının "EVEEAAAT" diye böğürmesi ve ortamdaki eski sevgilinin "benim üzerimdeyken de böyle bağırıyordun şerefsiz" düşünceleriyle sona eriyor bu kısım. kimseyi kırmamak için bin tane düğün şahidi yapıp nikah masasını pazar yerine çeviren çiftlerimiz de cabası. levent kırca-oya başar ikilisiyle büyümüş bir nesil iseniz, arkadaşların tribüncü edasıyla gelinle damat tezahüratı yapmaları ve ev kızlarının "ayağına bas ihihihi" kikirdemeleri de bu esnada yaşanabilecek olaylardan.
* imzalar atıldı, evlilik cüzdanı yalandan kadına verildi, sıra geldi düğünün asıl yapılma sebebine. artık takı merasimi denen olay görgüsüzlükten sayıldığından gelinle damat masaları gezip herkese hoşgeldin diyoruz o kadar da kibarız havasında hasılatı toplamaya çıkıyorlar. bir kere bu dolaşarak takıları alma olayı bizim kültürümüze çok ters çünkü büyük parça taktığını ele güne karşı göstermek isteyen ve kimin ne taktığını konuşarak 3 gün geçirmeyi planlayan insanlarımız amaçlarına ulaşamıyorlar. işin yoksa düğün videosundan dedikodu çıkar. teknoloji bizi bozdu hocam.
* artık nihayet oynama faslı başlıyor ve işte bu aşamada da kimseyi mutlu etmek mümkün değil çünkü herkes farklı kafalarda. paraya kıyıp düğünü sınırsız içkili yapmak tek çözüm olabilir ama o zaman da dansederken pistte yuvarlanan bir dayı figürünü göze alacaksınız demektir. bu saatlerde genelde kendi yörelerinin danslarıyla ortama renk katmak isteyen davetlilerin hatrına türkü türkü türkiyem programı çekiliyor, herkes hünerlerini gösteriyor. sonlara doğru tercih edilen demet akalın - serdar ortaç şarkılarında teyzelerin genç dansı yapmaya çalışması gecenin en keyifli anlarından.
* sonunda düğün bitiyor ve herkesin sarhoşluktan gözleri kızarmış, oynamaktan saçı başı kıyafeti dağılmış haliyle fotoğraf çekme maratonu başlıyor. ismail yk anadolu turnesi kıvamındaki bu fotoğraf çekme telaşının herkes kapıdan yeni girmişken güzelce yapılması böylece düğünün sonlarında gelinle damatın fotoğraf için oradan oraya çekilmesi derdinden kurtulunması fikrini ortaya atan girişimci arkadaşım a_janedoe'yu kutluyorum ancak gelinle damadın spotlar altındaki yürüyüşü konseptini bozacağından türkiye henüz buna hazır olmayabilir.
tüm bu laflardan sonra içimde hala düğün yapma isteği kırıntıları bulunması da kolpalığımdan değil yanlış olmasın, çok makul iki motivasyonum var:
1. düğün pastamı "hadi hisset bu hislerimi" eşliğinde kesmek.
2. yurdum janti gençliğinin düğün boyunca cannes film festivalinde ülkemizi gururla temsil eden yönetmen sanatsallığında dolaşıp roman havası çalınca kendinden geçmesi anını yaşamak.
* bir kere kimseyi memnun etme şansınız yok. dedikodular ilk dakikadan başlıyor onlar şu masaya oturdu bizim masamız neden daha arkada diye. zaten o kadar karının bin saatte hazırlanıp geldiği mekanda doğal olarak herkes moda eleştirmeni, kıyafetler de bir güzel değerlendiriliyor.
* gelinle damadın teşrif saati gelince son yılların popüler aktivitesi 'barkovizyon gösterisi' başlıyor. düğünde bebeklik fotoğraflarından başlayarak hayat hikayesi fotoğrafları slide showu yapma fikrini ilk kim çıkardıysa lütfen bana teslim edin onu. çiftin üniversiteye hazırlanırken çekilmiş 10 kilo fazlalı ve sivilceli fotoğraflarını barındıran ve sevimli bulmamız gereken bu gösterinin manasını çözebilmiş değilim.
* fotoğraflara atılan sahte gülücüklerden sonra birden müzik başlıyor kapılar açılıyor başıma sanki kraliyet ailesi salona giriş yapıyor böyle bir artistlik bir yürüyüş alkış kıyamet patlayan fişekler. konukların kafasında tabi gelinin götünün o gelinlikle nasıl büyük gözüktüğünden tut saçlarındaki kuş yuvası görünümlü topuza kadar binlerce after hour dedikodu.
* sıra geliyor nikah kıymaya. merasim zaten yeterince saçma, bir de nikah memurluğu sınavında artık nasıl bir performans yapıyor bu adamlar bilmiyorum hepsinde cem yılmaz olma aşkı. gavurlardaki gibi "bu birleşmeye bir itirazı olan ya şimdi konuşsun ya da sonsuza kadar sussun" faslı yapılsa bak eski sevgililer falan nasıl atlayacak da genelde erkek tarafının "EVEEAAAT" diye böğürmesi ve ortamdaki eski sevgilinin "benim üzerimdeyken de böyle bağırıyordun şerefsiz" düşünceleriyle sona eriyor bu kısım. kimseyi kırmamak için bin tane düğün şahidi yapıp nikah masasını pazar yerine çeviren çiftlerimiz de cabası. levent kırca-oya başar ikilisiyle büyümüş bir nesil iseniz, arkadaşların tribüncü edasıyla gelinle damat tezahüratı yapmaları ve ev kızlarının "ayağına bas ihihihi" kikirdemeleri de bu esnada yaşanabilecek olaylardan.
* imzalar atıldı, evlilik cüzdanı yalandan kadına verildi, sıra geldi düğünün asıl yapılma sebebine. artık takı merasimi denen olay görgüsüzlükten sayıldığından gelinle damat masaları gezip herkese hoşgeldin diyoruz o kadar da kibarız havasında hasılatı toplamaya çıkıyorlar. bir kere bu dolaşarak takıları alma olayı bizim kültürümüze çok ters çünkü büyük parça taktığını ele güne karşı göstermek isteyen ve kimin ne taktığını konuşarak 3 gün geçirmeyi planlayan insanlarımız amaçlarına ulaşamıyorlar. işin yoksa düğün videosundan dedikodu çıkar. teknoloji bizi bozdu hocam.
* artık nihayet oynama faslı başlıyor ve işte bu aşamada da kimseyi mutlu etmek mümkün değil çünkü herkes farklı kafalarda. paraya kıyıp düğünü sınırsız içkili yapmak tek çözüm olabilir ama o zaman da dansederken pistte yuvarlanan bir dayı figürünü göze alacaksınız demektir. bu saatlerde genelde kendi yörelerinin danslarıyla ortama renk katmak isteyen davetlilerin hatrına türkü türkü türkiyem programı çekiliyor, herkes hünerlerini gösteriyor. sonlara doğru tercih edilen demet akalın - serdar ortaç şarkılarında teyzelerin genç dansı yapmaya çalışması gecenin en keyifli anlarından.
* sonunda düğün bitiyor ve herkesin sarhoşluktan gözleri kızarmış, oynamaktan saçı başı kıyafeti dağılmış haliyle fotoğraf çekme maratonu başlıyor. ismail yk anadolu turnesi kıvamındaki bu fotoğraf çekme telaşının herkes kapıdan yeni girmişken güzelce yapılması böylece düğünün sonlarında gelinle damatın fotoğraf için oradan oraya çekilmesi derdinden kurtulunması fikrini ortaya atan girişimci arkadaşım a_janedoe'yu kutluyorum ancak gelinle damadın spotlar altındaki yürüyüşü konseptini bozacağından türkiye henüz buna hazır olmayabilir.
tüm bu laflardan sonra içimde hala düğün yapma isteği kırıntıları bulunması da kolpalığımdan değil yanlış olmasın, çok makul iki motivasyonum var:
1. düğün pastamı "hadi hisset bu hislerimi" eşliğinde kesmek.
2. yurdum janti gençliğinin düğün boyunca cannes film festivalinde ülkemizi gururla temsil eden yönetmen sanatsallığında dolaşıp roman havası çalınca kendinden geçmesi anını yaşamak.
17 comments:
off sen yazınca kendi düğünümü hatırladım ve daraldım. misafir için hiçbi sey degil aslında o eziyet. ya gelinle damat için?? yüzlerce goz sana bakıyor. yürüyorsun, dansediyorsun. herkes sürekli sana bakıyor korkunc bisi. bende cok daralmıstım yani, onu diyim dedim. hazırlıgından da düğündende.. bitse de gitsek modundaydım :S
bi de bütün bunlar hiç tanımadığın çok büyük bi kitle insanın yanında oluyo. karşı tarafın akrabaları. gitmesem olmayacak çocukluk arkadaşlarımın henüz yapılmamış düğünleri bile şimdiden içime dert oluyo benim. ben askerdeyken evlenmeleri ve düğünlerine gitmekten yırtmak için dua ediyorum. son paragrafı yazmasaydın sana evlenme teklif edecektim. oh miss gibi düğün filan istemeyen kız bulmuşum dediydim ama o son paragraf bitirdi beni :p
birde şöyle bir yalan var:
ayy mutlaka gelinlik giy içinde kalır,
ay allaaşkına düğün yapın içinde kalır.
kalmıyor valla çok rahatım.
düğünsüz, gelinliksiz.
ohh mis.
evlilik üzerine okuduğum en iyi yazı
bugüne kadar
bundan daha iyi anlatılamazdı
kitap yazmayı düşünür müsün hiç?
bizim vakit gazetesinde hiç böyle yazılar çıkmıyor
aboneliğimi iptal ettireceğim
haha:D düün yerine parti vermiş biri olarak banyosuyuna katılıyorum, düğünmüş tradisyonmuş yalan. kendi gecende kendin gibi eylencen, millet sana uyacak.
içinde kalacak bişey varsa, düğün yaptıktan sonra "lanet olsun çok saçmaydı, çocuklarıma ne boktan şeyler anlatıp, göstercem şimdi" fikri olacaktır. türkü bardan ayrılmayan, türk dizisi yada yemekteyiz izleyen birileriyseniz düğün tamam ama değilseniz kendi seromonizde ezersiniz benliğinizi içten içe..
yani, bi kere daha evlensem -ki fena fikir değil- yine düğün yapmam voodoo doll... sen yapmaya kalkarsan da haddini bildiririm.
Bir konuyu atlamışsın; o da "Darısı başına" sorunsalı. Düğünlerde, sanki sen evlenmek için ölüp bitiyormuşsun da düğünü olan kıza imrenerek bakıyormuşsun gib salakça bir gülümseme eşliğinde "hadi bakalım darısı bekarların başına" diyen teyzeler vardır.
Düğünlere özellikle bunu söyleyip eğlenmek için geldiklerini düşünüyorum bazılarının.
Hayır bilmiyor ki ben evlenmeyi istesem; o an bana, "darısı başına" değil "tebrik ederim" diyor olacak.
öncelikle sevgili hich tabikide dügün yapsın çünkü kendisiyle beraber yaptığımız yatırımların geri dönüşünü istioruz evet okadar da ayıyız biz taktık sizde bizi altına bulayın istioruz..
ikincisi düğünlerde yaşanan gelinin çiçek attığı ve katiyen bizim kültürümde olmayan o saçma anı daha nekadar berbat hale getirebilirler derken biri çıkıo ve "bu çiçek benimdi bilmem kime attım o evlendi oda bilmem kime attı o da evlendi şimdi inşallaaaahhhhhh (aşırı içten bastıra bastıra) yakalayan da evlenecek" diyo...vay genç kızlarımızın haline..
oha bunları düşünen bir tek ben değilmişim
son katıldığım düğünde verandada salıncakta sızdım. hiçbir düğüne çağrılmıyorum o günden beri. bu olayları tekrar gözlemleyememek yaralıyor mu beni? pek tabii. fix menüden tutta merdiven altına kadar onlarca ritüeli tekrar yaşamak ve tekrar tekrar dalgasını geçmek işin keyifli tarafıymış.
ha takım elbise giymiyorum ki son derece memnunum bu durumdan. dahası nasıl başardığımı bilmiyorum ama hiçbir fotoğraf,video kaydında da yokum. aleyhime kullanılacak delil yok.
yaşasın "bugün oynamıcaz da ne zaman oynıcaz" teyzeleri/abileri...
bencede en güzeli git parti yap moruklarda gelmesin gelinle damadın anasını sikiyolar sonra gerdek falnan heba oluyor üzülüyoruz.
2009 içersinde 3 yakın arkının düğününe gitmiş biri olan benim bütün hissiyatımı ortaya dökmüşsün. wallahi terik ederim.
ya bi de çoh afedersiniz siki$siki$ sonra git kirmizi kurdela tak beline.oluyo mu?bence olmuyo.
yerlerde yuvarlanan dayı olabilmek için, yeğenime ingiltere'den mont aldım ben be sen ne diyorsun!
küçükçekmece düğün salonunda fotoğrafçı arkadaşım ile sanat yönetmeni eşinin nikahında çalan berdan mardini'den hazırrrr mısınnn sevmeye isimli neoprehistoarkeolojik eserden sonra hislerini hissettirmek için geç kaldın gibi bebeğim ha ne dersin?
bu işlerin çözümü şudur ki, insan kendisiyle evlenip kendisini şahit gösterecek, kendisi eğlenecek ve sonunda insan gerdek gecesi kendini s.....k!
başka çaresi yok...
"Düşün seni sevdiğimi,gelin olduğun gece"
H.Taşıyan.
Sotede bekleyen ex aşkın fonundan alıntıdır.
süper yazmışsınız.yakın zamanda nişan merasimi geçiren biri olarak bi ton düşüncesi stresi ağlayışı(sulugözüm) ve oynamasıyla geçen tuhaf bir geceydi :)
Post a Comment