Thursday, January 31

önüm arkam sağım solum

işe git-beberuhilerin kağıtlarını notla-sonra bidaha notla-çıkış saati gelsin-ertesi güne işin yok ya ille akşama kadar gez toz-12de eve gir-yat uyu şeklinde geçen ve sonuna gelmiş olan haftam saolsun pek bloga girme fırsatı vermedi bana. yine de beynim gerekli gereksiz birtakım "bunu bloga yaziim ya" düşünceleri ürettiği için, (nedense bu aralar yokmuşum gibi davranan) şarbon beyin de kullandığı taktik olan küçük not defterine karalamaca yaptım ben de. iş bu blogda birkaç gündür aklıma girip çıkan düşüncelerden bir demet okuyacaksınız.



beni ilk zamanlardan beri takip edenler şuradan da hatırlarlar ki acun ılıcalı pek hazzettiğim bir televizyon siması değildi. dünyayı gezip bi de üzerine para alan insanlara zaten oldum olası gıcığım. üzerine bu şahıs 3gr İngilizcesiyle dünyaları fethettiği için mini mini öğrencilerimize "learning grammar is worth nothing" mesajı veriyordu ki bu da bir eğitimci olarak kabullenebileceğim bir hadise değil. son olarak survivor fenerbahçe-galatasaray noktasına geldiğinde işler, artık ne yapacağını şaşırmış bir insan olup çıkmıştı acun- var mısın yok musun başlayana kadar. yakın arkadaşlarımın kişilik analizlerine bakılırsa ben başarılı erkekten etkilenen bir kadın modeliymişim. dolayısıyla bu var mısın yok musun denen yarışmanın Türkiye'de daha önce 3 kez denendiğini ancak nihayetinde acun production etiketini aldıktan sonraki versiyonunun bu kadar tuttuğunu duyunca adama karşı bir sempati oluştu içimde. acun türk insanını tanıyan, çocuklarla iyi anlaşan, altın zincirinden bağımsız altın gibi bir kalbi olan biriymiş gibi hissediyorum artık. ancak son bombası "söyle söyleyebilirsen"in mantığını anlayan varsa bana da anlatsın. zira sesi (inanması güç ama) benimkinden bile kötü olan insanların 3 tane demet akalın şarkısının nakaratını söyleyip 50bin liracık almasını izlemenin neresi keyifli ben çözemedim.



büyük aksesuarları (aksesuar ve pisuvar sözcükleri neden bukadar benzer?) oldum olası sevmişimdir. ancak iş parmaklara bişey takmaya geldi mi biraz sıkıntılıyım. kafam kadar kolyeyle gezerim ancak parmağıma yüzük taktım mı ağırlık taşıyormuş gibi hissederim. ama birkaç gün önce içimden geliverdi, açtım nerdeyse 1 yıldır açmadığım yüzük kutusunu, parmağıma uyan bir tane yüzük bulamadım. hayatımda en kilolu olduğum (56) lise son sınıftan sonraki dönem hariç çok da fazla kilo alıp-vermece olaylarına girmeyen bir insan olarak parmaklarımdaki bu zayıflamanın sebebini çözemedim. parmağın zayıfladığını da ilk kez kendimde duyuyorum o ayrı.



bazen kokular görüntülerden daha hatırlatıcı/geçmişe götürücü olabiliyor. dün sabah bomboş okulun kapısından girip kantine indim, kahve söyledim, nescafe mi filtre mi dedi çocuk, şaşırdım filtre kahveniz varsa ondan olsun tabii dedim. içinde hiçbirşey olmayan mideme girmeden önce o güzelim kahve, kokusu burnuma geldi, uykuluydum da zaten, 3-4 saat uykuyla yataktan kalkıp workshop öncesi kahve shotları yaparak ayılmaya çalıştığımız portekiz günleri geldi aklıma. gözümü açtım, gri duvarlar, boş merdivenler. kader utansın.


100. yıl sezonunda beşiktaşkımın yaptığı en akıllı "alışveriş"in ronaldo olması gibi, o kadar ayakkabım arasında birkaç sene önce aldığım kahverengi adidas/lady romlarımı en başarılı ayakkabı alışverişim seçiyorum.



şimdikilere bakıyorum, müzik değil hızlı konuşma yarışması modunda, rap güya isyan müziği ama ne dedikleri anlaşılmaz, altyapıdan yoksun, saçma sapan işler. sene 1995te kıymetini anlayamamışız, daha hazır değilmişiz belki ama
cartel bir numara en büyük.

2 comments:

yavuzy said...

kahvenin tadından çok kokusunu severim ben de; garip...

Yağız Gönüler said...

cartel para uğruna birbirini satan arkadaşlardan oluşan bir gruptu. ve netice itibariyle yokolup gitti. sağlam karakterli olmayan herkes yokolmaya mahkumdur zaten.

şuanda gerek altyapı gerekse söz açısından sagopa kajmer, kolera, abluka alarm, ceza, kadıköy acil gibi grup ve mcler avrupada bile ilgi görüyor.

bilhassa sagopa kajmer ile cezayı dünya kabul etmiş durumda. altyapılarını türkiyenin en ünlü r&b prodüktörleri yapıyor.

senelerdir bu işin içinden biri olarak cevap yazmak istedim umarım yanlış anlaşılmam. respect.