sevgili
lasombra pas atmış, okul yıllarını yaz diyor. seve seve yazarım, tam inektim zaten ben.
demirlibahçe ilköğretim okulu: bir kere okumayı annem bana mizah dergilerini okumuyor artık diye inadına kendi kendime çözmüştüm ben 5 yaşındayken. şöyle oluyor, annem okumuyor diye götürüp harf harf soruyormuşum, ama çakalım ya niyetim anlaşılmasın diye yarım saatte bir soruyorum. annem de öğretmen olduğu için sesletiyor sadece harfleri, öğrencilerine öğretir gibi. öyle bir gün bir bakıyorlar ben okuyorum. bence zekadan öte direkt hırstan olmuş, hala da öyleyimdir. neyse efendim ben 5 yaşında okumayı sökünce önce erken başlatalım diyorlar, ama annem onu da istemiyor yaşıtlarıyla okumamak hayatı boyunca sıkıntı olur normal takılsın diyor. dolayısıyla 5-7 arasını anaokulunda geçirdim.
sonra ilkokul başladı. alemin kralıydım. bir kere "öğretmen çocuğu"yum, hayat bana güzel, okul küçük herkes tanıyor beni. prenses gibi gezdim 5 sene. 4. sınıfım, beni tenefüste kapıdan dışarı çıkartmayan nöbetçiye "sen benim kim olduğumu biliyor musun?!" diye çemkiriyorum, öyle bir artistlik. kumral ve renkli gözlü olmanın gücünü farketmişim, stajer hocalar geldiğinde kocaman kocaman açıyorum gözlerimi yeşil olduğunu anlasınlar diye öyle de bir ilgi odağı olma arzusu. irem vardı en yakın arkadaşım, o da esmer güzeli, okulun yarısı ona yarısı bana aşıktı. ilkokuldan beklenmeyecek sağlamlıkta arkadaş grubumuz vardı, baya eğlenirdik yani. çocukluk aşkım gökhan vardı,
şu bir eline g bir eline s yazıp soranlara galatasaray diyen çocuk işte. bir de levent vardı ilkokul 5te, sarışın renkli gözlü, bisikletiyle hava atmaya çalışırdı bana bak onu da unutmamışım hiç. ilkokul tayfamla hala görüşürüm facebook kullanmıyor olmama rağmen, bunu da belirteyim. herneyse, bizim zamanımızda 8 yıllık eğitim daha olmadığı için 5. sınıfta girdik anadolu liseleri sınavına, ben kazandım atatürk anadoluyu.
ankara atatürk anadolu lisesi: gelsin kültür şoku. küçücük okuldan 5000 kişilik okula gitmişim, artık öğretmen çocuğu değilim, ilkokulda sınıf arkadaşlarıma kalemimi çaldırıp satın alan oğlanların dikkati memeleri çıkmaya başlamış kızlara kayınca dımdızlak kaldım ortada. hazırlıkta halit'e aşık oldum, pas vermedi, dikkat dağıtıcı unsur olmayınca ben kendimi derslerime verdim, şimdiki mesleğimi en iyi şekilde yapmama sebep olan ingilizce eğitimimi de en üst düzeylerde aldım. basketbol takımıydı, tiyatro klübüydü, okul dergisiydi derken 7 seneyi dolu dolu geçirdik.
bilenler bilir, atatürk anadolu lisesi bir fenomendir. pek çok insanın ilk olarak üniversitede tadabileceği ortamları biz lisede yaşadık, çok ayrı bir bağ vardır atatürk anadolulular arasında ve her köşe başından da bir aaal'li çıkar. hem sosyal hem de akademik anlamda bana bildiğim herşeyi orası öğretmiştir, öyle bir sevgiyle anarım. ama aşk meşk olaylarında hiç bezim olmadı lise boyunca, inanılmaz saftım, hem ilk sene son sene farketmedi memem de çıkmadı; öyle olunca platoniklerle geçti 7 senem. ders anlamındaysa matematikten nefret ettiğim iyice anlaşılınca annemin "kızım kaymakam olacak" hayalleri suya düştü ve ben konservatuar planlarımdan da vazgeçip yabancı dilden sınava girdim.
hacettepe üniversitesi - linguistics: ankara dışında bir şehirde yaşamayı asla istemediğimden babamın istanbul baskılarına göğüs gerip tek tercih girdiğim sınavdan alnımın akıyla hacettepeyi kazanarak çıktığımda pek mutluydum, kadim dostum a_janedoe benden bir sene önce giriş yapıp ortamları hazırlamıştı. yok be ne ortamı. feycana yetişemedik, nacho efsanesinin başrolündeyiz. dil bölümü, kadınlar hamamı gibi takılıyoruz. sınıfta 3 erkek var ikisinin adı ahmet üçüncü de gay zaten. ee ben gelmişim lisede elime erkek eli değmemiş halde sonum ne olacak? açıldık tabi sonradan. ama ilk sene bir aşık oldum, ilk aşkım kerem, 1,5 sene kendime gelemedim. kısa zamanda çok işler başararak arayı kapattım o ayrı.
ben hacettepeyi çok severim yalnız, her tipten insan vardır. biz de çok güzel günler geçirdik, çok eğlendik 4 sene boyunca. "eski hızlı günlerim" deyip duruyorum da bir bildiğim var, pazar-pazartesi dışında her allahın günü sabaha kadar dışarda takıldığımı bilirim üniversite 3 boyunca. bir de dernek işleri başlamış, her sene bir yurtdışı seyahati. hacettepeli kartalları yönetiyoruz neredeyse her haftasonu inönü. akademik hayat desen bölümüme aşık olmuşum zaten, 'ders takibi - iyi not tutma - finalden bir gün önce notları gözden geçirme' üçgeniyle ortalama yapıp bölüm üçüncüsü mezun oldum. lise boyunca yapmadığım herşeyi üniversitede yaptım, ona rağmen şimdi konuştuğumuzda "şunu şunu da yapsaydık" deriz. insan doyumsuz. o zamanlar harcadığım enerji geri gelmedi, o zamanlar kurduğum network küçüldükçe küçüldü. ama ortalamanın üzerinde bir üniversite hayatı geçirdim bence, mutluydum.
akademik hayatı ve okul kavramını her zaman sevmiş bir insan olarak üniversite sonrasında eğitim neferi olmam süpriz olmadı zaten, hep öyle büyüdüm ben. pek çok insana hiçbir şey ifade etmese de akademik başarı hayatımda hep önemli olmuştur, karşımdaki insanda da aradığım birşeydir. böyleyken böyle, baştan ineğim demiştim ama.
"olum bizim sınıf var yaaaa, tam hababam sınıfıydı" kafasındaki herkese paslıyorum ben de bu mimi.