"curiosity killed the cat" özlü sözünü değiştiriyorum bu gece, "boredom killed the cat" olarak. insana neler yaptırıyor kendileri. bakınız işte ben de burdayım.
ilk postum ruhumun derinliklerini ve psikolojik durumumu anlatsın isterim; dolayısıyla çok kısa ve öz olacak.
"spending a saturday night with a refresh button"
buyrun burdan yakın.
şeklinde başlamış bundan tam 2 sene eksi 1 gün önce blog serüvenim. yarın istanbulda olacağımdan bu postu bir gün erkenden yazıyorum. ilk seneden farklı olarak geçirdiğim bu ikinci senede okuduğum bloglar da, beni okuyan insanlar da artış gösterdi. blogum biraz daha fazla okunuyor diye ayşe arman modunda takılmadığımı ve canım ne isterse onu, canım nasıl isterse o şekilde yazdığımı blogu takip eden pek çok kişinin bildiği kanaatindeyim. bu blog işi popülerleşmeye devam ettikçe, bazı konular klişe, bazı üsluplar sakıncalı, bazı tercihler de rahatlıkla eleştirilebilir hale geldi; farkındayım. açıkçası benim sikimde değil (zaten senin sikin yook kiii löö löö löö löö). ha, şöyle bir durum da yok değil. reader'da takip ettiğim blogları okurken genelde alfabetik sırayla gitsem de, bazen iyi ya da komik yazdığına inandığım bloggerları -yemek yerken de en sevdiğim kısmı en sona bırakmam gibi- sona bırakıyor ve tadını çıkarta çıkarta okuyorum. eğer ben de bu iki senede birileri için öyle bir blog haline geldiysem, mutlu olurum, gözlerim dolar, beni sizler yarattınız moduna girerim ve götüm kalkar. ancak bu, "ben artık şöyle şöyle bir bloggerım, sorumluluklarım var, bilmemne hakkında yazmak çok klişeleşti bana yakışmaz, blogda şu olayı da ben başlattım millet beni taklit ediyor şahaneyim" gibi triplere girmeme sebep olamaz. ben kendimi tatmin edecek şekilde yazılarımı yazmaya devam ederim ve bundan başkaları da tatmin oluyorsa bu da "icing on the cake"dir. eğitimci kimliğimi hiç aksatmam, yazılarımla güldürürken öğretirim.
günün anlam ve önemine uygun olarak, kutsi'den (ki kendisi blogu ilk açtığım günlerde bana çok malzeme olmuş birisidir) 'nice mutlu yıllara doğum günün hatrına' diye sözleri olan şarkı bu blogu okuyan herkes için gelsin diyecektim; sonra google'a sordum "kutsinin doğum günülü şarkısının sözlerini getir" diye, bir baktım ayrılıkla ilgiliymiş o şarkı. aman allah ayırmasın. biz yine geçen seneki favorimiz olan "doğum günüm bana geldiğin gündür" diyelim, gönüller bir olsun.
ilk postum ruhumun derinliklerini ve psikolojik durumumu anlatsın isterim; dolayısıyla çok kısa ve öz olacak.
"spending a saturday night with a refresh button"
buyrun burdan yakın.
şeklinde başlamış bundan tam 2 sene eksi 1 gün önce blog serüvenim. yarın istanbulda olacağımdan bu postu bir gün erkenden yazıyorum. ilk seneden farklı olarak geçirdiğim bu ikinci senede okuduğum bloglar da, beni okuyan insanlar da artış gösterdi. blogum biraz daha fazla okunuyor diye ayşe arman modunda takılmadığımı ve canım ne isterse onu, canım nasıl isterse o şekilde yazdığımı blogu takip eden pek çok kişinin bildiği kanaatindeyim. bu blog işi popülerleşmeye devam ettikçe, bazı konular klişe, bazı üsluplar sakıncalı, bazı tercihler de rahatlıkla eleştirilebilir hale geldi; farkındayım. açıkçası benim sikimde değil (zaten senin sikin yook kiii löö löö löö löö). ha, şöyle bir durum da yok değil. reader'da takip ettiğim blogları okurken genelde alfabetik sırayla gitsem de, bazen iyi ya da komik yazdığına inandığım bloggerları -yemek yerken de en sevdiğim kısmı en sona bırakmam gibi- sona bırakıyor ve tadını çıkarta çıkarta okuyorum. eğer ben de bu iki senede birileri için öyle bir blog haline geldiysem, mutlu olurum, gözlerim dolar, beni sizler yarattınız moduna girerim ve götüm kalkar. ancak bu, "ben artık şöyle şöyle bir bloggerım, sorumluluklarım var, bilmemne hakkında yazmak çok klişeleşti bana yakışmaz, blogda şu olayı da ben başlattım millet beni taklit ediyor şahaneyim" gibi triplere girmeme sebep olamaz. ben kendimi tatmin edecek şekilde yazılarımı yazmaya devam ederim ve bundan başkaları da tatmin oluyorsa bu da "icing on the cake"dir. eğitimci kimliğimi hiç aksatmam, yazılarımla güldürürken öğretirim.
günün anlam ve önemine uygun olarak, kutsi'den (ki kendisi blogu ilk açtığım günlerde bana çok malzeme olmuş birisidir) 'nice mutlu yıllara doğum günün hatrına' diye sözleri olan şarkı bu blogu okuyan herkes için gelsin diyecektim; sonra google'a sordum "kutsinin doğum günülü şarkısının sözlerini getir" diye, bir baktım ayrılıkla ilgiliymiş o şarkı. aman allah ayırmasın. biz yine geçen seneki favorimiz olan "doğum günüm bana geldiğin gündür" diyelim, gönüller bir olsun.
6 comments:
en güzeli:)
5-6 aydir takip ediyorum ama, yeni yazi gördügümde takla attigim tek blog olma özelligine sahip bu blog. Gecmis zamana yanarim.Arka arkaya blog demek de cok zormus,yazdigimi icimden okurken acayip zorlandim.
erhan güleryüz'den "doğum günü" bloguna gelsin :))
(son derece damar şarkıdır, depresif anlarda tavsiye ederim)
şurada selam ettim:
http://romanistabukowski.blogspot.com/2008/12/lech-poznan-polonia-bytom.html
hey gidi günler demek isterim şu dakika sevgili bağyan. :)
Hmm, kişisel olarak cevap verirsem, blogunun oldukça sahici, ilginç ve hakiki olduğunu düşünüyorum. Sanırım o yüzden okuyorum burayı, nedenlerini tam açıklayamam, seviyorum işte burayı, sevginin nedeni yoktur; sadece seversin.
Post a Comment