Thursday, September 11

sosyal kaykay

ne zamandır aklımda olan iki adet sosyal mesele var. bugün, levent kırca'yla benzerlik göstermemeye çalışarak bunlardan bahsetmek istiyorum.

ilki rütük denilen kurumla bağlantılı olarak türk sosyal yapısına bir bakış gibi görülebilir (tez adı gibi oldu). biliyorsunuz adı geçen kurum çocuğuna söz geçiremeyen, onu tv karşısından kaldıramayan ya da iyiyle kötüyü kendi öğretemediği için bunu televizyonun yapmasını bekleyen bir takım velilerin telefon akınına uğrayan bir kurum. sebep bu tarz insanlar mı hükümet politikaları mı bilinmez, daha önceki postlarımda da belirttiğim bir en ufak sevişme/öpüşme/aşk sahnesini kesme muhabbeti ülkemizde baya popüler. geçtiğimiz günlerde yine bir türk filmi izlerken benzer bir olay yaşandı. esas kızla esas oğlan tam işi pişiriyordu ki saçmasapan bir montajla başka bir sahneye atlandı. zannedersiniz ki izlediğimiz şey jenna loves rocco. yeşilçam filmlerinin sevişme sahnelerindeki performansının "türk filmi öpüşmesi" olayından öteye gitmediğini hepimiz biliyoruz. işbu sahnelerin çocuklarının ahlaki gelişimine negatif etki edeceğinden ve onlara kötü örnek teşkil edeceğinden korkan kanal, nedense birkaç dakika sonraki kadın dövme sahnesini yaldır yaldır göstermekten çekinmedi. çünkü öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, kadını 'sevmek' ayıp ancak dövmek değil. belli uzuvları yeterince çalışmadığından kadınını sevemeyen ve bu kusurlarını dayakla telafi eden 'göbeğini kaşıyan adamlar' mı; kadına şiddeti meşru, tecavüze uğrayan kızını öldüren babayı hafifletici sebepten yargılamayı mümkün kılan kanun mudur bu geldiğimiz noktanın sebebi bilemiyorum, anlayamıyorum.

ikinci sosyal saptamamsa biraz daha kültürel. eskiden hiç sinemaya gitmeyen yurdum insanı, her ay bir türk filmi çekme akımı başladığından beri sinemaya gidiyor, hakkını yemeyelim. vefakat anlamadığım nokta, dünyayı kurtaran adamın oğlu, maskeli beşler serisi gibi en kötü filmler (ben söylemiyorum) bile yüzbinlerce izleyiciyle buluşurken; nasıl oluyor da en iyi albümler bile tek basamaklı binlere ancak ulaşıyor? bu ülke insanı (ismail yk dışında) müzik dinlemiyor mu? 'download denen bir şey var kardeşim'cilere katılmadığımı belirtmeliyim bu noktada; zira hocasının the beatles dinlettiği dersten sonra "bişey dinletti işte beetle mıdır nedir" diyen gençlere ingilizce öğretmeye çalıştım ben, yaram büyük.

No comments: