film/belgesel hakkında o kadar çok yazılıp çizildi ki, insan ister istemez bir önyargıyla, "acaba ben hangi tarafta olacağım" duygusuyla doluyor filmden önce. ben, bu olasılıktan mümkün olduğunca uzak durmak adına, hiç bir köşe yazarının filmle ilgili yazdığı yazıları okumadım, televizyonlardaki söyleşileri de izlemedim. filmle ilgili eleştirilere/yorumlara şahit olduğum tek yer, blog siteleriydi. dolayısıyla, elimden geldiğince önyargısız kalmaya çalışarak nihayetinde bu gün izleme fırsatım oldu filmi.

öncelikle, sinemasal açıdan baktığımızda, beni çok da fazla içine çekemediğini söylemem gerek. uzun zamandır izlemediğimden çocukluğun verdiği bir naiflikle mi bilmiyorum ama, sarı zeybek'ten daha çok etkilendiğimi hatırlıyorum. bazı yerlerin birbirine tam bağlanamadığı, üzerinde çok az durulduğu (mecburiyetten olsa gerek), fotoğraflarla desteklenmiş kopuk kopuk olaylar zinciri şeklinde gösterildiği hissine kapıldığım anlar oldu. ancak bazı görüntüler ve ayrıntılar, örneğin son anlarına kadar atatürk'ün yüzünün gösterilmemesi, gerçek belgelerin gösteriliş şekilleri gibi noktalar hoşuma gitti. müziklerin etkileyici olduğunu düşündüm, ancak en vurucu olanı fragmanda da kullanılanmış onun üzerine bir ezgi duyamadım ben şahsen filmde.
eleştirilere gelirsek. öncelikle şu konuyu açıklığa kavuşturmakta fayda var. bu filmi eleştiren insanların, kendilerinde bu hakkı görebilecekleri tek alan, tarihin yanlış lanse edildiği, yaşanmış olayların yaşandıkları şekillerden farklı bir biçimde gösterildiği sahnelerdir. ben şahsen bu konuda tarih bilgime güvenmediğimden, böyle bir konuda farkına vardığım bir durum oldu diyemem. onun dışındaki "atatürk'ü neden böyle lanse etmiş, neden bu yönlerini daha çok öne çıkartmış" diyenler orada bir duracak. atatürk'le ilgili ilk kez böyle bir film yapıldığından, bana kalırsa bu insanlar filme yanlış bir misyon yükleme çabasındalar. can dündar bu filmi çektikten sonra "arkadaşlar, ben atatürk'ün insani yönünü de gösteren bir belgesel çektim, buyrun okullarda izletelim ki genç nesiller atamızı tanısın" dememiş ki. adam incelediği belgeler - ki bu belgelerin çoğu da bizzat atatürk'ün yazdığı günlüklerdir- sonucunda kendi kafasında çizdiği bir atatürk portresi koyuyor ortaya. sen, hangi sıfatla bu bakışı eleştiriyorsun? derdin genç nesillerin atatürk'ü doğru tanıması ise, gidip milli eğitim bakanının gırtlağına yapışacaksın, can dündar'ın değil.
benim başta da belirttiğim gibi bazı bloglardan okuduğum kadarıyla, yapılan eleştirilerin başında atatürk'ün çok fazla sigara ve rakı içen biriymiş gibi gösterilmesi geliyor. öncelikle filmde bunların bahsinin geçmesi, sonrasında atatürk'ün hastalığına sebep olarak sunulmasıyla bağlantılı hissi verdi bana. kaldı ki ortada yalan dolan bir şey yok, dolayısıyla tepkinin sebebini çözmüş değilim. bir diğer saçma yorumsa savaş zamanı atatürk'ün yazdığı aşk mektupları ve bunlara neden çok fazla yer verildiği. bir kere bana sorarsanız çok fazla yer verilmiş falan değil. bana o sahneler çok içten, savaşın tasvirini bir de böyle bir üslupla duyalım tadında geldi. diktatörlük mevzusuna gelince. bir kere açık olarak diktatör lafı, yabancı bir gazetede yazılan yazıdan alıntı yapılırken geçiyor. onun dışında, özellikle de muhaliflerin sesini bastırma kısmındaki anlatımdan böyle bir şey edinilebiliyor bu doğru. ancak can dündar bence o dönemde işlerin böyle yürümesinin şart olduğu gibi bir hissiyat içerisinde olduğunu göstermeye çalışmış atatürk'ün. zaten tarihi incelerken bir numaralı kural değil midir dönemin şartlarını göz önünde bulundurmak? atatürk'ün yaptıklarının adı gerçekten diktatörlükse, bu oturup tartışılabilinecek, ya da en azından öyle olması gereken birşeydir. "atatürk diktatör müydü?" sorusunun gereksiz bir şekilde tabu olmasının bence en büyük sebebi, diktatör sıfatının hitler'le özdeşleşmiş olmasıdır. ama biz atatürk de insandır, onu tabulaştırmayalım diyorsak, attığı bazi siyasi adımların pek tabii tartışılabiliyor olması gerekir.
son olarak en saçma bulduğum eleştiri, atatürk'ün dinsiz, müslümanlık karşıtı gibi gösterildiği eleştirisi. filmde açık ve net bir şekilde, atatürk'ün dini hayatın ve devletin neresine konumlandırmaya çalıştığı anlatılmış. "atatürk dinsizdi" hissi yaratabilecek hiç bir şey uydurma değil, kendi sözlerinden alıntı. onca şey içinden neden bunu ön plana çıkardı diye soranlar var, onlara cevabım ilk paragrafta yazıyor zaten. bunların çok ön planda olmasının sebebine dair şahsi fikrim, can dündar'ın da inançlarının bu doğrultuda olması, ve dolayısıyla atatürk'ün bu yönünü ve bu doğrultuda attığı adımları çok önemli buluyor olması. bu noktada en büyük derdimiz genç nesillerin ata'yı nasıl tanıdıkları, ya da atatürk'ü dinsiz göstermeye çalışanların ekmeğine yağ sürülmesi mevzusuysa, konu daha da komikleşiyor. çünkü bana sorarsanız atatürk dinsizdi diye onun liderliğini, bu ülke için feda ettiklerini ve başardıklarını hiçe saymak, atatürk kısa boyluydu diye aynı muameleyi yapmaktan farklı değil. böyle bir nankörlüğün literatürde yeri yok.
sonuç olarak, tarihin çarpıtılması durumu - eğer varsa - dışında, insanların neye dayanarak ve neden filme taşıyamayacağı bir misyon yükleyerek eleştiri sınırlarını zorladıklarını anlayamadan çıktım salondan. çok içki ve sigara tüketen, sanılanın aksine kısa boylu olan ve üstelik de dini bütün bir kişilik sergilemeyen bir liderimiz olmasını kendine yediremeyenler varsa bu ülkede, asıl yargılanması gereken durum budur; can dündar'ın filmi değil.