bir stewie misali çağan ırmak'a gidip paramı geri isteyeceğim, planım budur. zira filmle ilgili bir tane bile iyi şey söyleyemeyeceğim. millet müziklerden bahsetmiş, tamam eski 45likler muhteşem de, bunun çağan ırmak'la bir alakası yok, şarkıların kendileri güzel. onun dışında nedir, almış toprak sergen-okan bayülgen'in özgür karması bir tiple koca memelerini taşımak için sütyen takmak yerine çantasını meme yüksekliğinde takan tipi, elemanlar film boyunca senaryoyu okuyor. rol denen bir şey yok filmde, vallahi çıldıracağım, nerede o herkesin anlata anlata bitiremediği oyunculuk? ben size söyleyeyim, kızımızın iyi rol yaptığı tek sahne tam ayrılık mevzusundan önce bardağı yanlışlıkla sert bir şekilde tezgaha koyunca verdiği tepki, ki eminim o da bilinçli yapılmamıştır, doğal oldu diye montajlanmamış bariz. herif dünyanın en itici tipi, değişik kamera açılarıyla karizmatik gösterilmeye çalışılmış film boyunca. senaryo yeterince desteklenememiş, konuşmalar sahte ötesi, karakterler de rol yapma özürlüsü olunca, film nasıl oldu da bazı insanları içine çekti, sonunda ağlattı inanın anlam veremiyorum. hayatımda 2. kez (ilkini hatırlayamadım şu an) 10 dakika ara verildiğinde sinemayı terketmek istedim. okuduğum hemen her yazıda muhteşem bir aşk hikayesi olarak lanse edilen şey bana göre klişelerle dolu, tamamen tahmin edilebilir, ve amerikan gençlik dizisinden tercüme edilmiş gibi duran konuşmalarla desteklenmeye çalışılmış (yapmaya çalıştık ama olmadı) bir saçmalıktan öteye gitmiyor.
bir de insanların kendilerini filmdeki karakterlerle özdeşleştirme durumu var, yazmazsam çatlarım. herkes kendinden bir şeyler buluyormuş filmde. vay arkadaş, meğersem etraf muhteşem stüdyo dairelerde yaşayıp çok sevdiği bir işi yapan, dünyanın en büyük aşklarını yaşayan ve koleksiyona meraklı bohem gençlerle doluymuş da haberimiz yokmuş. hayatlarında -muhtemelen en az bir kez- erken boşalan bir erkekle yatmış olmak dışında, yurdum kızlarının filmdeki hangi olayla kendi hayatları arasında paralellik kurduğunu anlamak mümkün değil. mevzu bağlanma problemi yaşayan bir erkekle beraber olmaksa, uyandırayım, erkeklerin %90ı zaten insan doğası gereği tek eşli olamadıklarından bu problemi yaşıyorlar. dolayısıyla zamanında böyle bir sebepten ayrılık yaşamış her insanın "ah kuzum bizim ilişkimiz bambaşkaydı" tribine girmesine ve zamanında msn iletilerinde kin kustuğu ilişkilerine birdenbire edebi anlamlar yüklemesine neremle güleceğimi şaşırıyorum.
bir ay yatıp kalktığı bir herif tarafından "ben seni haketmiyorum" yalanıyla tekmeyi yemiş kızlarımız kendilerini bu filmle ve "o ıssız bir adamdı, beni aslında çok sevdi ama alıştığı hayattan vazgeçemedi" yalanıyla kandıradursunlar, benim gözümde ada-alper ikilisinin hikayesi romeo & juliet'inki gibi aşklara hakaret niteliğinde ve kanımca hayatında hiç aşık olmamış bir insanın elinden çıkmadır.
nerede ulak, nerede ıssız adam. yıprattın beni çağan ırmak.
bir de insanların kendilerini filmdeki karakterlerle özdeşleştirme durumu var, yazmazsam çatlarım. herkes kendinden bir şeyler buluyormuş filmde. vay arkadaş, meğersem etraf muhteşem stüdyo dairelerde yaşayıp çok sevdiği bir işi yapan, dünyanın en büyük aşklarını yaşayan ve koleksiyona meraklı bohem gençlerle doluymuş da haberimiz yokmuş. hayatlarında -muhtemelen en az bir kez- erken boşalan bir erkekle yatmış olmak dışında, yurdum kızlarının filmdeki hangi olayla kendi hayatları arasında paralellik kurduğunu anlamak mümkün değil. mevzu bağlanma problemi yaşayan bir erkekle beraber olmaksa, uyandırayım, erkeklerin %90ı zaten insan doğası gereği tek eşli olamadıklarından bu problemi yaşıyorlar. dolayısıyla zamanında böyle bir sebepten ayrılık yaşamış her insanın "ah kuzum bizim ilişkimiz bambaşkaydı" tribine girmesine ve zamanında msn iletilerinde kin kustuğu ilişkilerine birdenbire edebi anlamlar yüklemesine neremle güleceğimi şaşırıyorum.
bir ay yatıp kalktığı bir herif tarafından "ben seni haketmiyorum" yalanıyla tekmeyi yemiş kızlarımız kendilerini bu filmle ve "o ıssız bir adamdı, beni aslında çok sevdi ama alıştığı hayattan vazgeçemedi" yalanıyla kandıradursunlar, benim gözümde ada-alper ikilisinin hikayesi romeo & juliet'inki gibi aşklara hakaret niteliğinde ve kanımca hayatında hiç aşık olmamış bir insanın elinden çıkmadır.
nerede ulak, nerede ıssız adam. yıprattın beni çağan ırmak.
16 comments:
ıssız adam'ı yeni bir yönetmenin filmi sanıyordum. film vizyona girdikten sonra öğrendim çağan ırmak filmi olduğunu.
yıkıldım. konusuyla çağan ırmak'ı bağdaştıramadım bir türlü.
gene de giderim diyordum ama şimdi vazgeçtim..
iki sene sonra evde izlerim.. :)
çağan ırmak okusa ağlardı valla..
sert olmuş farklı bir açıdan bakmak güzel..
filmin sonunda ağladım bende ama ne sevgilim stüdio evde yaşayan grup sex yapan bir adam ne de ben bebelere kıyafet diken o rahat kızım..
beni ağlatan,zaman zaman sevgilimin çıkışlarıydı.. filmde onu gördüm.. ya sonumuz böyle olursa??
bana dokundu.. ayrıca alper yakışıklı değil bence de hatta bazı sahnelerde öyle itici ki gülerken.. başrol için doğru seçim mi diye düşünmeden edemedim..
yine de türk sineması,izleyelim ne var.. zamanında amerikan filmlerindeki saçmalıklara para kazandırdığımız yeter..
Vuduuuu,hatta uuuuuuu süpersin.Önünde saygıyla eğiliyorum.Nihayet bu filmi eleştiren bir bağyan gördüm.Mutluyum.
hımm, çok alin taşçıyan gördüm sizi efen'm :)
ama yazıda bir yere katılıyorum, toprak sergen-okan bayülgen kırması olduğu doğru alper'in veya cemal hünal'ın..
haklı eleştiriler çoğu, ama bence film hala güzel
Bende hala filmi izleyemedim, verilen kızlardan dolayı yanıma gidecek bir hatun arıyorum ama kime sorsam çoktan çeşitli erkeklerle gitmiş oluyorlar. Neyse, tahmin ettiğim üzere sanırım "piçlik", "ıssızlık" haline gelmiş, yarı seks ve şehir yarı "Binbir gece" tarzında bir film gibi..
hahaha bravo (Y) :D
ultraduygusal Türk insanının abarttığı çok rutin/yapmacık bi filme ii yazmışn bayıldm hoho :D
ıssız adam popomu yesin.
burdan belirtmek isterim izleyicisine adanmış bu filmi üzerime alınmıorum....
yürü kankom seni kim tutar bea!
moda anacım bu moda artık
beğenince armorun artıyor çünkü
Huauha, daha filmi bile izlemedim, onu bunu bırakta vodoo kaç atarız bu akşam? :D
bi şi sorucam: o cüzdan kızın arkadaşının di mi? öyle olmasını çok istiyorum, yoksa bayaa yavan olacak hikaye. onun olsun, ödünç almış olsun filan. bari yani, di mi?
öncelikle tahlillerinin %90ına katılıyorum. fekat, toprak sergen'i çok sevmişimdir. kara melekten beri. amma ve lakin, filmin özellikle sokak sahnelerinde muro'yu aratmayacak kırolukta fotoğraflar vermesi, kızın o ayrılık sahnesinde özürlü hareketleri ve toprak sergen'in özgünlük katamadığı oyunculuğunu elbetteki eleştirebilirim.
blogumda da dediğim gibi, beni filmin yalnızca son 5 dakikası vurdu. geri kalanı vasattı. ancak diziyi beğendim diyebiliyorum. bunda humeyra'nin, semiramis pekkan'in, nil burak'in ve salonda 2 sira arkamda oturan ibne'nin etkisi var. cok agladi ibne.
bunlari yazarken fon müzüğümde mercan dede'den mernuş çalıyordu.
respect.
bence guzel filmdi :)
:Dpuahha, ben yeni gördüm bunu.. tozlu raflar... dimi ya...
vall açok iyi gözlemler .. ve hoş bir yazı olmuş..tebrik ederim seni
yeni takipçinim. film çıktığından beri duygularımı paylaşan birileri var mı diye düşünüyordum eski yazılarını gözden geçirirken yorumunu buldum.Pek memnun oldum.
Kolpa hislerle dolu,kötü oyunculuklarla bezenmiş bir filmin insanları nasıl bu kadar coşturabildiğine şaşıp kalıyordum.
İyiki varsın :)
Ayrıca yorumlarım yüzünden arkadaşlarımla aramı açıyordu bu güdük film nerdeyse, bu sanırım bu filmden daha büyük saçmalık...
Post a Comment