nankörlük etmeyeyim, üniversite hayatım keyifliydi. çok sevdiğim bir bölümde okuyordum, hiç zorlanmadan ortalama yapıyordum, arkadaşlarımdan memnundum, süpersonik zamanlar geçirdik falan filan. o zamanlar ankara'da hacettepe dışındaki hiç bir üniversiteyi sevmezdim. zaten benim okuduğum bölümden (linguistics/dilbilim) başka bir üniversitede yoktu. komşularımızdan odtü bana gereğinden fazla artist, kapıdan adam sokmayışıyla pentagon havalarında olan, bilgi zekası yüksek ancak sosyal zekası sıfır insanlarla dolu gibi gelirdi (hala da öyle gelir). bilkent ise zengin bebeleriyle dolu, kütüphanesi dışında bir özelliği olmayan bir üniversite, adeta orange county ankara şubesiydi. hacettepe bana göre her kesimden insanı buluşturan "etnik bir mozaik"ti. kampüsümüz de fena değildi, şöyle saatlerce sıkılmadan oturacağımız cafe tarzı bir yer arardık sadece, bizim zamanımızda yurtların oraya yapılan çarşı gibi yer yoktu. nacho'da geçerdi vaktimiz edebiyat fakültesine en yakın yer orası olduğundan. varlık içersinde değildik belki ama mutluyduk.
şimdiyse bizim yaşadığımızın "kampüs hayatı" olmadığını, bilkent üniversitesi'yle ilişkilerim ilerledikçe anlıyorum. bilkentin bir "yat klübü"nden öte bir yer olduğunu, öğrencilere sunulan fırsatları, açılan ilginç dersleri, sergileri ve konferansları ancak mailimden takip ettikçe anlıyorum. tabii en büyük sıkıntı, bu imkanları değerlendirecek öğrenci kapasitesindeki azlık. üniversite hayatımı hala yüzümde bir tebessümle anıyorum ancak dün spordan çıkmış servislere doğru yürürken, birinci sınıf oldukları her hallerinden belli öğrencilerin heyecanla tunus servisine doğru ilerleyişlerini de deli gibi kıskandığımı inkar edemem.
bu blogu okuyan pek çok insan için artık çok geç sanıyorum fakat yaşı müsait olanlara güzel bir üniversite hayatı için allahtan zengin bir anne baba veya süper bir beyin diliyorum, amin.
şimdiyse bizim yaşadığımızın "kampüs hayatı" olmadığını, bilkent üniversitesi'yle ilişkilerim ilerledikçe anlıyorum. bilkentin bir "yat klübü"nden öte bir yer olduğunu, öğrencilere sunulan fırsatları, açılan ilginç dersleri, sergileri ve konferansları ancak mailimden takip ettikçe anlıyorum. tabii en büyük sıkıntı, bu imkanları değerlendirecek öğrenci kapasitesindeki azlık. üniversite hayatımı hala yüzümde bir tebessümle anıyorum ancak dün spordan çıkmış servislere doğru yürürken, birinci sınıf oldukları her hallerinden belli öğrencilerin heyecanla tunus servisine doğru ilerleyişlerini de deli gibi kıskandığımı inkar edemem.
bu blogu okuyan pek çok insan için artık çok geç sanıyorum fakat yaşı müsait olanlara güzel bir üniversite hayatı için allahtan zengin bir anne baba veya süper bir beyin diliyorum, amin.
6 comments:
iyiydi okulum ya..
güzeldi..
kendini o sığlıktan ayırabildikten sonra, çok güzeldi.
içlendim.
bizi aöf paklar :)
odtü sadece ineklerden ibaret değildir, yeşillikler sıklıkla ders asmak ve içmek için kullanılır, otlamak için değil :)
teessüf ederiz vudu hanım :P
mr umut, odtülü arkadaşlardan böyle yorumlar bekliyordum açıkçası :) atatürk anadolu lisesi mezunu olduğumdan, bizden çıkıp da odtüye girmeyene de adam gözüyle bakılmadığından çok arkadaşım vardır odtülü olup da bu tanımlamaya uymayan. vefakat ben odtü'ye üniversite olarak duyduğum gıcığın önüne geçemiyorum nedense :)
bilkentte tekrar birinci sınıf okumak için neler vermezdim. insan okurken fark etmiyor, sonradan çok pişman oldum, keşke daha fazla imkanından faydalansaydım, en az 1 dönem yurtta kalsaydım filan...
aaaa hacettepe mezunu musun sen <3
nacho<3
edebiyat<3
emo kalpleri yaptım bissürü .
Post a Comment