Monday, September 1

ayağıma bastın çocuk


çocukken yapıp da artık yapmadığımız binlerce şey arasından bana en garip gelenlerden biri arkadaşlarla buluşma mevzusudur. şimdi aramızdan biri kalkıp da mesela "saat 2'de buluşalım" dediğinde, "o ne lan lise öğrencisi miyiz" diyesim geliyor. gerçi şimdinin lise öğrencileri o kadar erken saatlerde buluşuyorlar mı bilmiyorum ama, bizim zamanımızda öğlen buluşulur, sinemaya gidilir, yemek yenilir ve eve dönülürdü. hayır, bu yazımın da "şimdiki gençlik bi acaip" tadını almasına izin vermeyeceğim. kaldı ki -kendimle çelişiyorum- bu cumartesi bir takım işlerimi halletmek üzere caddeye (7.) çıktığımda, süslenmiş püslenmiş cafelerde oturan bi ton yaşıtımla da gözgöze geldim. ne işiniz var bu sıcakta dışarda, gidin evinizde oturun diyesim geldi. hayır ankara böyle adana falan gibi her cafesinde klima barındıran bir şehir de değil ki anasını satayım.

bir diğer büyüdükçe değişme olayını da telefonla konuşma alışkanlıklarımda seziyorum. eskiden, okuldan eve döner dönmez bütün gün okulda beraber olduğum liz'i arardım ve saatlerce telefonda konuşurduk. konuşacak ne bulurduk orası muamma. neyse sonra cep telefonları çıktı (yaşasın alcatel), bu koyu muhabbet kendini mesaj şekliyle göstermeye başladı. şimdi şimdi farkediyorum ki mesaj yazmaktan bezmiş bir insanım, kısacık bir şey dahi olsa söyleyeceğim arayıp aradan çıkartmak istiyorum. biz büyüdük ve bezgin bekir mi olduk, yoksa sadece bana has bir durum mu bilemiyorum.

bir de çocukluğuma dair pek çok komik hikayeden biri (ki en komiği de denizle mehtap sordular seni neredesin şarkısındaki denizle mehtabı iki kız arkadaş zannediyor olmamdır-sanıyorum daha önce bahsetmiştim bundan) alakasız bir şekilde aklıma düştü bugün. televizyonda kayahan'ın (kendisine karşı nefretim de büyüktür) "bir yemin ettim ki dönemem" şarkısı çalmaya başlayınca, benden 5 yaş büyük olan kuzenim ve benden 10 yaş büyük olan ablam ağlamaya başlardı. ben de onları görünce ağlamaya başlardım (halen de yanımda biri ağlarken esneme etkisi olur benim de ağlayasım gelir o ayrı). bu durumu gören annemle teyzem de, "hadi onlar ağlıyor da, sana ne oluyor?" diyip bana götleriyle gülerlerdi. hey gidi günler.

3 comments:

cız-bız-liz said...

hakkaten saatlerce konuşurduk değ mi?
turuncu alcatelim ayrı bi güzeldi iki satırlık ekranıyla. 5 msjdan sonrası bedava mantığı hala çekmekte beni bazen ama baya uzun iş mesaj yazmak. yazdıın mesajları yanlış kişilere yollamak da hayatın trajikomik noktası.yolladığın mesaja göre.
ayrca bence "öğretmen çocuğusun diye az vuruyorum." da ilk 3e girmeli.

voodoo girl said...

hahahahahaahah o hikayeyi blogumda anlatmayı reddediyorum =)

cız-bız-liz said...

ben yazabilir miyiiiiiiiim?adını vermiyim felan