Tuesday, October 28
Gossip Girl - Recap
* nerden başlayacağımı bilemememe sebep olacak kadar saçma bir bölüm izledik, ordan başlayayım.
* öncelikle, şunu hepberaber kabul edelim ki bu dizinin senaristleri karakter yaratmaktan aciz. little jenny örneğinin üzerine daha önceki bölümlerde çok gittiğimiz için, bu defa örneği değiştiriyorum. misal nate. dizinin ilk bölümlerinde hatırlarsınız, efendim zengin ailenin yakışıklı (ögh) ama bi boktan anlamayan sorumsuz umursamaz veledi modunda bir tipti. artık bir bakıyoruz üzerinde bir olgunluk bir herşeyin doğrusunu yapmalıyımcılık. misal hepimizin sevgilisi chuck. junkie, nemfomanyak, sorumsuz genç bu bölümde başımıza babasına tek eşlilik öğütleri verecek kadar ilişki uzmanı kesildi. misal serena. en yakın arkadaşının sevgilisiyle yatmış kızımız feleğin çemberinden bir flipper misali atladım havalarındayken bu bölümde bir baktık "ama ben sevgiyi hiç tatmadım ki" bakışlarında bir yavru köpek. geçiniz.
* gerçekten recap yapmak istersek bu haftanın olay örgüsü şöyle: efendim chuck oldschool bir klüp satın alarak "-babanın yeri mi lan -evet lan" tarzı arjantin street style kavgalara ev sahipliği yapmaya gebe bir mekanın işletmecisi olma şerefine erişti. nate babasını hapse attırdı (cocojambo). serenanın dan'e veresi geldi ancak son anda sevdiğimi sikemem siktiğimi sevemem moduna girdi - ki dan'in bakir olduğu gerçeği gözönünde bulundurulursa o sevişme sahnesinden ne hayır gelirdi bilemiyoruz - ama bu satırları okuyan 13 yaşlarında bir genç varsa 31 malzemesi olabilir diyerek dizinin tekrarına yönlendiriyoruz kendisini. blair geçen haftaki partide nate'in serenayla ilgili söylediklerini little jennynin ağzından duyunca nate'i terketti, sonra "madem nate'e veremedim bari yabancıya gitmesin" modunda gitti chuck'ı ayarttı (blair'den nefret etmemin 10 sebebi). little jenny hala o rolü verecek kimseyi bulamadıklarından olsa gerek bir türlü yüzünü göremediğimiz anneciğine ne olur geri dön ziyaretinde bulundu. bu son sahnenin genel olarak dizinin bu bölümündeki konularla alakasını kimse çözemedi.
* şimdi bu hafta takıldığım sahnelerden biri serena'yla blair arasındaki "sex talk" idi. aynı kızların evde pijama partisi verirken yastık savaşı yapıp birbirlerinin sütyenlerini denedikleri inancı gibi, beyler üzgünüm ama, bu konuda da yanılıyorsunuz. benim tanıdığım hiç bir kız, mevzu sevgilisiyle ilişkiye girip girmediği olduğunda, böyle bir kırılmalar kıkırdamalar tam konuşamamalar moduna girmiyor. aksine, bunu da voodoo ablanızdan bir kıyak olarak görün, sex performansınızla ilgili bir probleminiz varsa, kız arkadaşınızdan ayrıldıktan sonra onun tanıdığı herhangi bir kıza yaklaşma teşebbüsünde bulunarak boşa vakit kaybetmenizi tavsiye etmiyorum. anladın sen onu.
* son olarak farkettiyseniz dizi gitgide modern emolarla dolmaya başladı, çok zenginim ama ailevi sorunlarım var sevgi nedir bilmiyorum tripleri. hayır böyle dizileri izleyip "yaa bak parayla saadet olmaz" moduna falan girmek gerekiyor da ben mi beceremiyorum? yoksa amaç nedir yani, televizyonda tutmanın birinci kuralı empati kurdurmak değil miydi? benim şahsen hiç bir milyon dolarım olmadı amca, kuramıyorum.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
7 comments:
efendim bir tespitte bulundum geçen gün paylaşmak isterim. gönüllerimizin erkeği THE CHUCK breaking and entering isimli saçma filmde, mironun yanındaki ezik bebe rolünde. yani adamın kafasını itip kakıyolar fln, baya bi sarsıldı gözümdeki hali. izlemez olaydım lanet olsun!!
babanın yeri mi lan muhabbeti ise hatırlatırım ilk bölümde mi ikinci bölümde mi ne bass dan'in üzerine yürüdüünde ne lan bu otel senin mi sanki-he benim ya ne sandın şeklinde geçmişti.
ve şu dakka tam bir nişantaşı liseli kız gibi olduumu bi titredim.
gidiyom ben be.
cümlenin muhteşem gramerine de dikkati çekiyorum o derece titremişim.
bittabii hatırlıyoruz o olayı sayın liz, ona istinaden yazdık zaten :)
buarada 'he benim ya ne sandın' cümlesini seslendirerek okudum koptum burda :))
Benim tüm bunların dışında, bu dizide Dan'e sinir olmamdaki en büyük sebep, adamın sürekli ortamın içine soktuğu "fakir ezikliği" psikolojisi abi. Bu ne ya, bu her bölümde mi yapılır, yok Aspen'deki şömineler kadar iyi değilmiş, yok şöyleymiş böyleymiş, abim kız sana elli kere söyledi bunlarla ilgilenmediğini, neden kendinden soğutup, kızın gözünde kendine güveni olmayan erkek kılıfına giriyorsun, a be salak. Gördün mü sonunda vermedi sana işte. Oh olsun valla.
1. B.,N.,C. ve S.(bkz.ass) sorunlarını halledebilmek adına Esra Ceyhan ya da Serap Ezgü'nün programına çıkmak zorunda kalacak en sonunda. B.'nin sevgilisiyle yatan S.'nin yeni sevgilisinin kızkardeşine sarkan C.'nin babasıyla fingirdeyen S.'in takdir ettiği N.'nin acıların kadını annesi canlı yayında, evet.
2. Bu yabancı diziler hep böyle ahlaksız olmak zorunda mı ki(!). Şu Serena'yla bizim gül gibi Selena'yı bi karşılaştır mesela. Kız iyilik yapıcam diye kıçını yırtıyo kaç bölümdür. Hem kimseye vermişliği falan da yok ya da perilerin kukusu olmuyo ondan veremiyo, bilemedim şimdi.
3. After all, Lily'nin hastasıyım gayet. Sırf onun için senden arak "women i'd definitely do" serisi yapmayı düşünüyorum.
kaçıncı ve hangi bölüm olduğunu anlayamadım yahu, cnbc e denmi takip ediyorsunuz?
birde karakterlerdeki bu dalgalanma sürekli olarak devam ediyor bir gün iyi çocuk bir gün kötü çocuk oluyorlar.misal s2e08 deki jenny.
tüm ısrarlara ve bahsi geçen dvdlere rağmen evet, cnbce'den takip ediyorum ben diziyi. ne de olsa artık bi misyonum var =P
Post a Comment